XELÎL XEYALÎ
1876-1946

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

"Hal ew e ku zimanê me ji giştê zimanê alem xweştir û rehetir tê nivîsandin û xwendin, edebiyata me heye, feqet ji nezaniya me bê rewac maye."
Xelîl Xeyalî

"Hiç bir karanlık iş, seni aydınlığa götürmez. Kötü şeylerin sorumlusunu bulup hesap sormazsan, kötülük hızla yayılıp etrafı sarar."
Mutkili Xelîl Xeyalî

 

Xelîl Xeyalî (1876-1926)


Xelîl Xeyalî zanyar û nivîskarekî kurd e ku li sala 1876an li Modkayê ji dayik bûye, ji êla “Mûdan” e. Li cem Seîdê Nûrsî (1876-1960) ders girtiye û gelek di bin bandora wî de maye. Li dawiya sedsala 19an çûye Stanbolê û li wê derê li ser xwendin û nivîsîna zimanê kurdî xebitiye. Sala 1908an li Stanbolê di damezirandina komeleyên bi navên “Kurd Te’avun û Teraqî” û “Kurd Neşrê Me’arif” de cih girtiye. Ji bo perwerdekirina zarokên kurdan bi zimanê kurdî li sala 1910an ji aliyê komeleya “Kurd Neşrê Me’arif” ve li Çemberlîtaşê yekemîn Dibistana Kurdî bi navê “Kurd Nimûne İbtidaîsi-Meşrutiyet” hatiye vekirin. Xelîl Xeyalî di vekirina vê dibistanê de roleke mezin lîstiye. Di vê dibistanê de li gor elfabeya wî ya ku em ê jê behs bikin, perwerdeyî bi zimanê kurdî hatiye kirin. Di sala 1912an de li Stenbolê ji aliyê hinek xwendevanên kurd ve komeleya “Hêvî” hatiye damezirandin û heta Şerê Cîhanê yê Yekem dewam kiriye. Xelîl Xeyalî di damezirandina vê komeleyê de jî roleke girîng lîstiye. Armanca herî girîng a vê komeleyê ji bo hêsankirina xwendin û nivîsîna bi zimanê kurdî, amadekirina elfabeyeke kurdî bû. Xelîl Xeyalî di kovara bi navê “Rojî Kurd” de, ku organa weşanê ya vê komeleyê bû, li ser xwendin û nivîsîna zimanê kurdî û standardkirina elfabeyekê ku ji bo temamê zaravayên kurdî bi kar bê, çend gotar nivîsiye. Bo nimûne li hejmara sisêyan di gotara xwe ya bi sernavê “Ziman” de pirsek wiha kiriye: “kurd îro muhtacê çi ne? Em ewan bêjin”. Paşê jî tiştên ku îhtiyaciya kurdan bi wan heye di 10 madeyan de rêz kiriye. Li sala 1909an li Stanbolê yekemîn elfabeya kurdî ya bi tîpên erebî amade kiriye û navê wê daniye “Elifbayê Kurmancî”. Seîdê Nûrsî (Kurdî) derbarê wî û elfabeya wî de wiha dibêje: “Ez mînakek neteweperwerî ji we re pêşkêş dikim ku ew jî Xelîl Xeyaliyê Motkî ye. Mîna her beşek milletperweriyê di beşa ziman de jî xelata pêşbaziyê ya wî ye. Wî elfabe û serf û nehv (rêziman) a ku bingehê zimanê me ye çêkiriye. Vî zatê han, nimûneyeke milletperweriyê nîşan daye û ji bo zimanê me yê ku mihtacê temamkirinê ye bingehek daniye. Ez ji ehlê hemiyetê (ji milletperweran) re tewsiye dikim ku li pey rêça wî herin û zimanê me li ser wê bingehê ava bikin”. Çawa ku ji gotinên Seîdê Nûrsî tê fêmkirin wekî niha di wê demê de jî rewşenbîrên kurdan ji bo standartkirina zimanê kurdî li ser elfabeyek standard guftûgo kirine. Di guftûgoyên di vî warî de Se‘îdê Nûrsî xwestiye ku elfabeya Xelîl Xeyalî wekî bingeh bê qebûlkirin. Di rûpela dawîn a vê alfabeyê de di bin serenavê “Rica “de wiha hatiye nivîsandin: “Behayê vê (elfabeyê) ji bo tebi’kirina (çapkirina) kutubê (pirtûkê) kurmacan e. Li pey vê, qiraet (xwendin) û serf (morfoloji=peyvsazî) û nehv (rêziman)a zimanê kurmancî jî dê tebi’ bibe (were çapkirin). Feqet em muhtacê arîkirinê ne. Bê arîkirin tiştik nabe. Hêviya me xeyret û cuwamêriya kurmacan e. Meqseda me ji zarokê kurmacan ra nîşandana rêya ‘ilm û hunerê ye”.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

by Rebwar K. Tahir

 

 

 

 

Kürdolog Halil Hayali Kimdir?

Halil Hayali, Osmanlı devleti tarafından Kürd Mirliklerine son verilmesiyle İstanbul’a sürülen Kürd beylerinden Bedirhani’ler, Baban’lar ve Nehri’lerle zamanla dostluklar kurar. Bedirhan Beyin torunlarından Kamuran, Celadet ve Süreyya Bedirhan’ın öğretmenliğini yapan döneminin Ehmed-ê Xani’si sayılan geleneksel Kürd edebiyatının önemli kalemlerinden Kürdolog Haci Kadir’é Koyi ile ahbap olur.

Kürd tarihinin yakın dönemi entelektüellerinden Kürdolog Halil Hayali (Xelil Xeyali)’yi ulus bilinciyle bir kez daha yâd edip, kolektif hafızamıza kazımaya çalışacağız. Çünkü, Halil Hayali gibi önemli bir şahsiyet maalesef birçok Kürd tarafından hala bilinmemektedir. Kürd ulusal tarihinde eşi pek az rastlanan Halil Hayali’nin Kürd toplumunda tanınmaması bir eksikliktir. Üzülerek söylemek gerekirse, bu tür eksiklikler Kürd’lerde ulus bilincinin yeterince gelişemediğiyle ancak izah edilebilir. Dolayısıyla bu tür ulusal duyarsızlıklar Kürd’ler için çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü ulus bilincinin yeterince gelişmediği bir toplumun tüm ulusal değerleri birer-birer yaşamdan ve tarihten silinip yok olmaktadır.

Modan aşiretine mensup olan Halil Hayali, Kürd mirliklerin henüz sonlandırıldığı 1864’te Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Zender köyünde dünyaya gelir. Böylece Kürd kültür ve tarihinin henüz dejenere olmadığı bir döneme tanıklık etmeğe başlar. 1882’den itibaren Bitlis ve Siirt’te tapu idaresinde devlet memuru olarak çalışır. Daha sonra bilinmeyen nedenlerden ötürü 1890’larda İstanbul’a göç eder. İstanbul’da yüksek tahsil yapan Halil Hayali, bir yandan da memuriyetini İstanbul Halkalı Yüksek Ziraat Mektebinde mali muhasebeci olarak sürdürür.

Kendisi gibi Bitlis’in Mutki ilçesinden olan meşhur Zaro ağayla İstanbul’da yolu kesişir. Zaro ağanın İstanbul’da başkanlığını yaptığı Kürd hamallar topluluğuyla ilişkiler kurar. Bir yandan örgütlü olan bu hamal topluluğu ile ilişki kurarken, diğer yandan İstanbul’da bulunan diğer Kürd’lerin ulus bilincine erişmesini sağlayan başka örgütlü faaliyetlerde de yer alır. Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti ile Kürd Terakki ve Teavün Cemiyeti’nin kurulmasında da görev alır. Kuruluşunda yer aldığı diğer bir örgüt ise, Kürd öğrenci dernekleridir. Kürd öğrencilere okumalarını tavsiye ederek: “beşikten mezara kadar ilim arayınız, okullar açınız, çocuklarınıza ilim öğretiniz” şeklinde yaptığı telkinle, Kürd gençlerine eğitimin önemini anlatmaya çalışmıştır.

Halil Hayali, Osmanlı devleti tarafından Kürd Mirliklerine son verilmesiyle İstanbul’a sürülen Kürd beylerinden Bedirhani’ler, Baban’lar ve Nehri’lerle zamanla dostluklar kurar. Bedirhan Beyin torunlarından Kamuran, Celadet ve Süreyya Bedirhan’ın öğretmenliğini yapan döneminin Ehmed-ê Xani’si sayılan geleneksel Kürd edebiyatının önemli kalemlerinden Kürdolog Haci Kadir’é Koyi ile ahbap olur. Düşmanına karşı şiir mısralarını tesirli bir ok gibi kullanan Hacı Kadir’é Koyi’den sonderece etkilenir. Haci Kadir’ê Koyi: “nerde Mirliklerimiz, nerde beyliklerimiz, nerde köşk ve saraylarımız, nerde Kürd ve Kürdi duygularımız” gibi şiir dizeleriyle tarihe geçmiş, ulus bilincine sahip ender bir Kürd şairdir.

Halil Hayali, düz yazılarında Hacı Kadir’é Koyi gibi yoğun ulus bilinciyle düşünmüştür. Yazdığı Kürdçe çalışmalar ışığında ulusal öğretmenliği bir misyon bilerek, yirmi yılı aşkın bir sürede birçok kişiye Kürdçe dersler vermiştir. Kürdçe’nin tüm lehçelerinin yanı sıra, birçok yabancı dil de bilmektedir. Gönüllü olarak sürdürdüğü öğretmenliğin yanı sıra, o dönemde yayınlanan Hetawi Kurd, Roji Kurd, Jin, Yekbun gibi birçok Kürdçe gazete ve dergilerde de yazılar yazmıştır. Özellikle Kürdçe sözlük ve dilbilgisi alanlarında yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.

XX.yy’ın başlarında beliren modern Kürd milliyetçi hareketinin öncesi ve sonrasında nitelikli bir ulus bilincinin Kürd’lerde oluşmasına soluksuz katkı sunmuştur. Dolayısıyla, teorik ve pratik alanlarda pek çok entelektüel girişim ve çalışması olmuştur.

Halil Hayali, ikinci meşrutiyetle beraber, Kürd siyasi aktör ve cemiyetleriyle ilişkisini sürdürerek, dönemin siyasi atmosferi içerisinde oldukça aktif rol alır. Ziya Gökalp’le beraber Kürd alfabe ve grameri üzerinde verimli çalışmalar yürütür. Ziya Gökalp daha sonra Jöntürk’lerin etkisinde kalınca, geçmişteki Kürd duygularını tamamen yitirir. Halil Hayali, beraber üzerinde çalıştıkları Kürd alfabe ve gramer taslağını Gökalp’ten geri ister, fakat Gökalp çalışmaların hepsini yaktığını söyleyerek kitapları vermez. Bu nedenle maalesef Ziya Gökalp’le beraber yazmış olduğu çalışmalar günümüze ulaşmaz. Söz konusu, alfabe ve grameri daha sonra yeniden ele alır.

Halil Hayali, daima bağımsız bir Kürdistan’ın gerekliliği üzerinde durmuştur. Bu konudaki düşüncesini şöyle dile getirerek: “tüm halklar devletleşti, biz neden devlet olmayalım, ey ulema-yi navdar, ey nüfus ve iktidar sahibi Kürd liderleri, iyice biliniz ki, milletimizin hayatı, Kürdistan’ın selameti sizin ittifakınızda, gayretinizde ve hamiyetinizdedir” demiştir.

Daima milli yelpazede çalışmalarını sürdüren Halil Hayali, artık “milli onur” unvanıyla tanınmağa başlar. Bu unvan, Said-ê Mıksi yâda Nursi (Nur Cemaat lideri) tarafından yazılan “İki mekteb-i Musibetin Şahadetnamesi” isimli eserde kendisine yakıştırılmıştır.

Halil Hayali, Kürd tarih ve edebiyatında söz sahibi olan ve aynı zamanda Osmanlı döneminde Amasya’da valilik yapan Süleymaniye’li Kürd şair Piremérd (Tevfik Mahmut Hamza)’le de sıkı ilişkiler içerisindedir. Piremêrd, birçok yazısında Halil Hayali’den övgüyle bahsetmiştir.

Tüm Kürd şahsiyetleriyle tanıştığı gibi, Cemilpaşazade’lerden Kadri Bey’lede tanışır. Kadri bey, yazdığı otobiyografyasında, Halil Hayali’nin 1909’da Kürd meşrutiyet mektebinde öğretmenlik yaptığı sıralarda, Kürd alfabesi üzerinde yaptığı çalışmalarının önemine ihtiramla vurgu yapmaktadır.

Halil Hayali, 1940 tarihinde İstanbul’da Musa Anter’le de tanışır. O dönem ziraat mühendisliğinden emekli olmuş ve oldukça yaşlıdır. Musa Anter onun için övgü dolu uzun cümleler kurarak: oldukça kültürlü olduğunu, kalbi ve gözleri vatan aşkıyla parlayan pırıl-pırıl bir ihtiyar olduğunu söyler. Halil Hayali, elindeki birçok belge ve bilgiyi yeni nesillere aktarması için Musa Anter’e verir. Fakat Musa Anter, bu belgeleri zamanla kaybederek maalesef muhafaza edemez.

Mehmet Emin Bozarslan da, Halil Hayali’nin analitik düşünme yetisine sahip önemli bir Kürd yurtseveri olduğuna dikkat çekmiştir.

Görüldüğü üzere, Arnavut’lar başta olmak üzere, Osmanlı sömürgesi olan tüm halklar bağımsızlık hareketlerine başlayınca, haliyle Kürd’ler de kaçınılmaz olarak bu atmosferden etkilenir. Bu nedenle, Jöntürk hareketinin baskısı tüm halklara yöneldiği gibi, Kürd’lere de yönelir. Kürd’ler ise, Jöntürk baskılarına isyanlarla cevap verir. Örneğin 1907-1913 Şeyh Abdulselam Barzani isyanı ile, 1914 Mele Selim isyanı bunlardan birkaçıdır. Osmanlı döneminde dil, kimlik ve özgürlüğü olan bir “Kürd yaşamı” benimseyen Halil Hayali, bu iki isyanla da ilişki içerisinde olduğu söylenir. Halil Hayali’nin zaman-zaman dile getirdiği bir dizesinde: “Kürdistan, sen ne kadar mukaddes, ne kadar latifsin” derken, Kürdistan’ın bağımsızlığına ve kutsiyetine vurgu yapmıştır.

Halil Hayali’nin yaşamına sığdırdığı ulusal faaliyetlerinin panoramasına bakıldığında, adeta çağımızın Ahmed’é Hani(Ehmed’ê Xani)’si olarak karşımıza çıkmaktadır. 120 yıl evvel bağımsız bir Kürdistan fikrini savunmuş olan Halil Hayali, bugün belirsiz projelerle kuzey Kürd’lerini ulus bilincinden uzaklaştırıp “bağımsız Kürdistan fikrini çöpe attık” diyen mevcut siyasal hareketten adeta 120 yıl ileride olduğu görülüyor.

Halil Hayali 1946 yılında Ankara’da vefat edip mezarı Ankara Cebeci asri mezarlığında bulunmaktadır. Tamamen unutulan mezarı, altı yıl evvel tesadüfen birileri tarafından bulunmuştu. Mermerden yapılı mezarı onca geçen zamana rağmen iyi korunmuş görünüyordu. Modan aşiretine mensup oluşu nedeniyle mezar taşında “Halil Hayali Modan” olarak yazılıdır. Altı yıl evvel bir grup duyarlı arkadaşla beraber mezarını ziyaret edip, basının da takip ettiği bir anma töreni düzenlemiştik. 

Halil Hayali, Kürd Mirliklerinin ortadan kaldırılmasından sonraki sancılı sürecin yarattığı Kürd aydınları arasındaki onurlu yerini hakkıyla kazanmış saygın bir kişiliktir. Tarihe mal olmuş bu tür ulusal nitelikli şahsiyetlerin mutlaka kolektif hafızaya kazınması lazımdır. Bunun yolu ise, mevcut siyasal yapı tarafından sistematik bir şekilde ve özellikle de kuzey Kürd’lerinde zayıflatılmaya çalışılan ulus bilincinin, duyarlı milliyetçi Kürd’ler tarafından yeniden güçlendirilmesinden geçer!

 

24.04.2022

Mustafa Balbal

(Nerîna Azad)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NAVDARÊN KURD

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum