Ubeydulah Nehrî
Kürd Ulusal Direniş Lideri

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I en nyhetsrapport återgiven i Strömstads Tidning den 11 januari 1880 framträder en viktig episod i den kurdiska frihetskampen. Under ledning av Sheik Obeidullah mobiliserades tusentals kurder i ett organiserat uppror i området kring Urmia. Hans son, Sadik, ledde styrkor som avancerade målmedvetet och visade militär kapacitet genom att ta krigsmateriel i strid. Händelserna visar på en tidig, kraftfull manifestation av kurdernas kollektiva vilja att försvara sina områden och agera självständigt i sitt historiska hemland, Kurdistan.

İSLAM, KÜRDLERİ YOK OLMANIN EŞİĞİNE GETİRDİ

Dünya milletleri Ay’a ayak bastı. Ay’a çıkmamış olan milletler de kendi halklarını ve ülkelerini son derece gelişmiş bir düzeye ulaştırmak için ciddi ilerlemeler kaydetti. Oysa kürd halkı, hala işgalci islam devletlerinin baskısı altında inim inim inliyor. Bugün, on milyonlarca nüfusa sahip kürdler, hala kendi çocuklarına kürdçe isim koyma özgürlüğünden bile yoksun. Ana dillerinde eğitim alma hakları bile engellenmektedir.

Bu tablo, islam ideolojisinin kürd halkına reva gördüğü büyük haksızlığın ve tarihsel kötülüğün kısa ama çarpıcı bir özetidir.

Bakın, Şeyh Ubeydullah Efendi önderliğinde başlatılan ilk örgütlü ve programlı kürd ulusal kurtuluş mücadelesinin üzerinden neredeyse iki yüzyıl geçti. Ancak aradan geçen bu uzun zamana rağmen kürd halkı, islamo-faşist türk, arap ve fars nasyonalist ideolojilerinin sistematik baskıları nedeniyle ulusal davasında bir santim dahi ilerleyememiştir. Bu ideolojik tahakküm, sadece askeri ve siyasi yollarla değil; dil, kültür ve tarih bilincini hedef alarak da kürd halkını yoketmeye çalıştı. Kürdlerin iradesi bastırıldı, haklı talepleri “tehdit” olarak damgalandı, her direniş “isyankarlık”la yaftalandı.

Ancak tüm bu inkara ve asimilasyona rağmen, Şeyh Ubeydullah’tan bu yana süregelen mücadele hala yaşıyor. Kürd halkının özgürlük arayışı geçici olarak bastırılsa da asla tükenmez; çünkü bu dava, yalnızca bir kimlik meselesi değil, gasp ve işgal edilmiş bir ülke meselesidir.

Aşağıda 11 Ocak 1880 tarihinde Strömstads Tidning adlı İsveç gazetesinde, Şeyh Ubeydullah’ın başlattığı Kürd Ulusal Kurtuluş direniş savaşına dair bir haberi yayımlandı.

 

 

 

 

Kürd milliyetçisi Seyyid Ubeydullah'tan Kürd büyükleri ve şeyhlerine:
"Eski çağdan bu yana ermeniler ve kürdler beraber yaşamaktadırlar. Şayet bugün onları kırarsak, yarın da türkler bizi kıracaktır.
Toplantıda bulunan herkese söylüyorum: ermeni cellatlığına soyunmayın.
"
Abdurrahman Bedirhan (1868-1936) Kurdistan Gazetesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The Kurdish palace of Nehris in Hakkari - Northern Kurdistan (1830) was destroyed by the Turks with gun fires and nothing isleft of it today

 

''Seyyid Ubeydullah, Mar Şimun Rouel'e mektup yazarak destek istedi. İki ayrı mektup yazan Seyyid Ubeydullah, topraklarında türk hükümetine bağlı asker ve memur istemediklerini belirtti.
Mar Şimun, Seyyid Ubeydullah'a 'Ayaklanmanıza destek vermeyeceğiz.' diye mesaj gönderdi.''

Kaynak İngiliz İstihbarat Raporu, E. Clayton

 

 

 

 

 

 

 



Qesra Şêxî li Nehrî, 1830

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The Kurdish palace of Nehris in Hakkari - Northern Kurdistan (1830) was destroyed by the invader Islamo-Fascist Turks with gun fires and nothing is left of it today

 

 

Şeyh Ubeydullah Nehri’nin bundan 136 yıl önce, Amerikan elçisi olarak Urmiye’de bulunan misyoner Kohran’a gödermiş olduğu mektupta yer alan konular:

”Buradaki durumu kendisine izah ettiğim şekilde şifahen sizlere iletmesi için Mela İsmail’i yanınıza gönderiyorum.Kürdistan’daki durumu ve oğlumun Soucbulak’a yaptığı yolculuk hakkında gerçekleri, İngiliz hükümetine olduğu gibi iletmesini rica ediyorum.

500.000’in üzerinde aileden oluşan Kürt ulusu ayrı bir millettir.

Dinleri diğerlerinden farklı, töre ve gelenekleri kendilerine özgüdür. Bu nedenle, halklar içinde kötü ve olumsuz bir şekilde tanıtılıyorlar. Kürdistan’ı yanlış lanse ediyorlar.

Aramızdan birisi, eğer, bir günah işlemişse, binlerce masum, iyiniyetli, fazilet sahibi insana kötü bir nam takılıyor.

Bütün bunların Türk ve İran iktidarlarının canice uygulamalarından, vurdumduymazlığından kaynaklandığını görebiliyor musunuz?

Zira, Kürdistan bu iki devlet arasında bulunuyor ve her iki devlet de, kendilerine özgü bahanelerle, iyi ve kötü insanları birbirlerinden ayırmak istemiyor, böylece, kötü insanlar kendilerini kurtarırken, dürüst insanlar adi suçlamalara layık görülürek katlediliyorlar.

Sizler, büyük bir ihtimalle, yabancı mezhepten olanlara, müslümanlara ve diğerlerine karşı olduğu kadar kendi tekkelerine karşı da kötülükleriyle ün salmış Ali Ağa Şıkaki’nin aşiretini duymuşsunuzdur. Her hükümet ayrı ayrı olarak suç işlemeye teşvik etmiştir.

Farsların hükmü altında olsun olmasın bu insanlar, hiç bir zaman medeni olanaklara kavuşmadı, geri kaldılar. Türk tebası olarak yaşayan Herki aşiretinin yapmış olduğu cürümler de bu şekildedir. Fars İmparatorluğu gibi Osmanlı hükümeti de bu insanların medenileştirilmesinin yollarını bilmez ya da onları gözardı ederler.

Kürdistan kötü bir şekilde tanıtılarak gözden düşürülmüştür. Dürüst insanlarla, suç işlemeye yatkın insanlar arasında fark gözetilmiyor.

Kürdistan’ın lider ve hükümdarları hem Türkiye hem de Fars’a bağlı olanlar, Kürdistan’ın büyün halkı, artık daha fazla her iki devletle de birarada varolamayacaklarını ve bir şeyler yapmak için Avrupa devletlerinin durumu inceleyerek anlamaları gerektiği konusunda ortak bir görüşe sahiptirler.

Bizler bölünmüş bir millettiz.

Kendi iç sorunlarımızı kendimiz halletmek, kendi suçlularımızı cezalandırmada bizzat egemen ve bağımsız olmak, bütün diğer milletlerin sahip oldukları haklara aynı şekilde sahip olmak istiyoruz, suçlularımıza gelince, hiç bir milletin onlardan zarar görmeyeceğine dair söz vermeye hazırız.

Oğlumun Soucbulak’a yapmış olduğu yolculuğun amaç ve nedenleri; Kürdistan’daki durumu incelemekten ibarettir, O’na karşı hiç bir şey olmamalıdır. Aksi taktirde, bütün Kürdistan başkaldıracaktır, çünkü, her iki devlet tarafından işlenen zülüm ve baskıya karşı halk ilelebet baş eğemez.”

5. 10. 1880 Şeyh Ubeydullah Nehri

“Correspodence respecting the Kurdish invasion of Persia. Turkey, No: 5 (1881) p. 47, 48”.

 

Tercüme: Yaşar Abdülselamoğlu

(Bitlisname)

 

 

 

 

ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ'Yİ OSMANLI TÜRKLERİ KATLETTİ


Yıllardan beri ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ önderliği altında gelişen bağımsız ve birleşik Kürdistanı hedefleyen 1880 Devrimi hakkında çıkan kitap ve makalelerinin hemen hemen hepsini incelemeye imkanım oldu. Bu harekete ve ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ ‘nin ailesi hakkında da bir hayli yazılar yazdım.

ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ’nin ölümüne ilişkin genel bir görüş vardı. Söz konusu olan görüşe göre o “kolera hastalığından” dolayı 1883 yılında Mekke’de vefat etmişti.

Şimdi ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ’nin Mekke’de Osmanlı yetkilileri tarafından öldürüldüğüne dair bir başka iddia vardır. Değerli Kürd araştırmacılardan Dr. Yasin Xalid 1904 yılında ABD’de yayınlanan THE DAILY OIL REVIEW gazetesinin kasım ayında çıkan sayısında ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ’nin Osmanlı devleti ve Sultanın adamları tarafından öldürülmesi meselesini gündeme getiriyor. Gazetenin „Unter The Sultan“ ana başlığı altında yayınladığı yazı da „O yıl Şêx Ubeydullah dışında kolera ölen bir kişinin olmadığını“ söylüyor.

Gazete argümentini güçlendirmek için eski Sadrazamlardan Mithat Paşa ve Said Paşaların tasfiye edilmelerini örnek olarak gündeme getiriyor.

Midhat Paşa defalarca Osmanlı devletine Sadrazamlık yapmıştı. Sultan ile çelişkiye düşünce ilk önce İzmir’de Fransız konsolosluğuna sığındı. Fransız hükümeti Mithat Paşa’yı konsolosluktan çıkardı. Önce bir yargılama ondan sonra Mekke’nin yakınında bulunan Taif’e sürgüne gönderdiler. 1884 mayısında boğularak öldürüldü.. Sonradan katili için uyduruk mahkeme meselesi var.

ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ 1883 yılında „kendisi dışında hiç kimsenin ölmediği koleradan“ dolayı çok genç yaşta vefat ediyor!!!!! Midhat Paşa da bir yıl sonra onun yakınında 1884 yılında boğularak öldürülüyor!!

ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ sadece Kürdler arasında değil Osmanlı denetimi altında bölgelerde yaşayan halklar tarafından da çok seviliyordu. Osmanlı devleti 1880 devriminin yenilgisinden sonra ŞÊX UBEYDULLAH NEHRÎ’yi Van, Erzurum, Trabzon ve İstanbul’a götürürken her tarafta Şêx Ubeydullah’a karşı halkın büyük sevgi gösterileri var. Dünya basını “tutuklu değil kralı karşılama törenleri” olarak değerlendiriyorlar. Bu iddia araştırmaya değer bir konudur. Halkın tepkisini çekmemek için “koleradan öldü” söylemi en risksiz olanıydı…. Aktaran: Aso Zagrosi

 

 

 

 

 

 

ORRESPONDENCE
RESPECTING
THE
KURDISH INVASION
OF
PERSIA

 

 



NAVDARÊN KURD

 

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum