Kürdistan Tarihinde
KAMIŞLI KATLİAMI

12.12.1980

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hüseyin Arslan & Necla Baksi evliydiler ve genç kürd kızı Necla Baksi katledildiğinde hamile idi.

Kürdistan tarihi soykırım, katliam, yıkım, yangın ve talan tarihidir. Bütün bu kötülükleri en çok türk işgalci ve sömürgecileri kürd halkı üzerinde uygulamaktadır. Kamişlı şehrinde 12.12.1980 tarihinde onlarca ileri düzeydeki kürd lider ve kadroları kahpece pusuya düşürülerek katledi. Yerli işbirlikçi ve hain çevrelere dayanarak işgalci türk ordusnun gerçekleştirdiği bu katliam operasyonu, doğrudan doğruya Kawa Hareketi gibi kürd bağımsızlığı ve devletleşmesi konusunda ödünsüz olan bu devrimci, yurtsever kürd hareketinin öncü kadrolarını hedef almıştı.

 

 

 

 

Bu katlaimda yaralı olarak sağ kurtulan çok az kisi var. Bunlardan bazıları şunlardır:
Heybet Açıkgöz, hala vüdunda 13 şarapnel parçası olduğu halde yaşıyor, Newroz ve Brindar kardeşler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İŞGALCİ İSLAMO-FAŞİST TÜRK DEVLETİ
KAMIŞLI KATLİAMI'NDAN YARALI KURTULAN HEYBET AÇIKGÖZ'E 42 YIL SONRA 4.11.2021 TARİHİNDE BAŞARISIZ BİR SUİKAST DÜZENLEDİ

 

TÜRK DEVLET TETİKÇİLERİ İŞ BAŞINDA

1. BÖLÜM


Bilindiği üzere Kürd ve Türk cenahta Türk devletinin yurtdışındaki muhalif kesimleri Türk devlet aklı değişiyle “etkisiz hale getirmek” için tetikçi gönderdiği bundan bir süre önce uzun bir süre tartışıldı. Tetikçilerin ve “etkisiz hale” getirilecek muhalif kesimlerin listesi yayınlandı. İnternet üzerinde programlar yapıldı. Avrupalı devletler uyarıldı, harekete geçirildi, operasyonlar yapıldı. Kimileri tutuklandı, kimi kaçtı, kimi açığa çıktığı için Türk devleti tarafından karanlık ilişkileri açığa çıkmaması için “etkisiz hale” getirildi. Bu olup-bitenleri hepimiz birlikte izledik. Ben size bugün İsveç’te yaşanan somut bir olayın gelişim ve sonuçlarını izah etmeye çalışacağım.
Türk devleti, birçok Avrupa devletlerinde ikamet eden Kürd ve Türk muhalifleri katletmek için tetikçi gönderdiği gibi İsveç’te ikamet eden Kürd yurtseverleri imha etmek için de tetikçi gönderir. Elimde katledilecek somut üç kişi var. İkisinin ismini vermek istemiyorum. Nedeni o arkadaşların kamuoyunda deşifre olmak istemeyişleridir. Üçüncü kişi ise Heybet Açıkgöz.
İsveç’in NATO’ya girmeye çalışması süreciyle Türkiye’nin buna onay vermesi için İsveç’ten istediği listede bu üç yurtseverinde ismi var. Bir taraftan katletme planı devrede iken öbür taraftan alıp Türkiye’ye götürme çabaları var. Fakat her iki planda tutmadı. Olay deşifre oldu. Daha ötesi gönderilen bir tetikçi ve olaylarla bağlantılı iki kişi daha henüz kimin tarafından öldürüldüğü açığa çıkmasa da “devre dışı” bırakıldı.
“Devre dışı” bırakılan tetikçi kim? Yine onunla bağlantılı olup ta öldürülen iki kişi kim? Bu iki kişinin kim olduğu henüz bilmiyoruz ama Tetikçi İsveç’te kendini Leşker olarak tanıtan ama gerçek ismi Askeri Karabulut’tur. Kısa bir geçmişine, ne gibi bir görev ile yurtdışına gönderildiği boyutuna geçmeden katletme listesinde olan Heybet Açıkgöz kim önce onu sizlere tanıtmak istiyorum.


KİMDİR HEYBET AÇIKGÖZ?


12 Aralık 1980 tarihinde Türk devleti tarafından Suriye egemenliğindeki Kürdistan’ın güneybatısında (Rojava) bulunan Qamişlo şehrinde KAWA Hareketi’ne yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Biri henüz doğmamış bir cenin ve 15 Kürd yurtseveri bu operasyon ile katledildi. Bu katliamdan iki çocuk ve Heybet Açıkgöz yaralı olarak kurtuldu. Daha evvel NEWROZ.COM adına Heybet Açıkgöz ile bir röportaj yapmıştım. Aynı soruyu kendisine sormuştum. Kimsin Heybet Açıkgöz? Biz seni tanıyoruz ama birçok çevre seni tanımıyor. Kendini kamuoyuna nasıl tanıtabilirsin?
Heybet Açıkgöz kendini şöyle tanıttı:
“Ben 1961 yıllında Diyarbakır Lice yolu özerinde olan Lırka köyunde doğdum, Kawa ve Keldan isimli iki erkek çocuk babasıyım. Baba tarafım Lice, anne tarafım ise Karazlidir. Lice ve Diyarbakır arasındadır. Babam 5 kardeşin tek erkek çocugudur. 21 yaşında kocasını kaybeden baba annem evlenmeyip çocuklarına kol kanat gerdi. Daha önce ikamet ettikleri köyden amcalarının köyü olan Kendese'ye taşınır. 13 yaşında babamı anemle evlendirir. 1967 yıllında ben daha 6 yaşında iken Diyarbakır'da genelikle Ermenilerin bulunduğu Hasırlı mahalesine taşındı.
Biz 4 kız 4 erkek kardeşiz. İlk, orta ve lise eğitimimi Diyarbakır'da tamamladım. Devrimci mücadeleye 1978 yıllında katıldım. Büyük kardeşim Fevzi Açıkgöz Diyarbakır cezaevinde belirli bir süre tutuklu kaldı. Sene 1979 iddi. Ziyaretlerine gidip gelirdim. Onun telkini ile KAWA hareketine sempati duymaya başladım. Kısa bir sürede KAWA Hareketi’nin bir militanı oldum. 1980 yıllında televizyon ve afişlemelerle vur emriyle arandım.
12 Eylül cuntasından sonra KAWA Hareket’inin aldığı kararla önce Ciyayi Bagok'a (Nusaybin'e) daha sonra "Suriye" Kürdistan'ı Qamişlo'ya gönderildim. Qamişlo katliamından yüzlerce bomba parçası ve 13 kurşunla yaralanıp ölumle penceleşmeme rağmen 6 ay Suriye cezaevlerinde kaldım. Qamişlo katliamından 7 ay sonra (6 ay Suriye zindanlarında)1981 yıllında İsveç devleti tarafindan Isveç'e getirildim.
İsveç'e gelişimin ilk yıllarında siyasi çalışmalarımın yanı sıra çocuk pedagogu öğrenimini daha sonra Uppsala Akademiska Üniversitesinde Tıp okudum. 1982-85 yılları arasında Türkiye tarafindan sürekli olarak İsveç'ten istendim. 1987 yıllında İsveç'te yakalanıp Türkiye'de askeri cuntanın hazırladığı Diyarbakır KAWA Hareketi dosyasında bulunan 8 cinayetle yargılandım. Dava İsveç Baş savcısı KG Svensson tarafından yürütüldü. 1989 yıllında Kasım ayında üzerime atılan cinayetlerin askeri cunta tarfindan işkence altında alınan ifadelere dayalı olduğuna hükmederek geçersiz olduğuna ve bu temelde beraatime karar verdi.
2004 yıllında Estonya'da İnterpol tarafından yakalandım. 3 ay tek hücrede kaldım. Türkiye'ye teslim edilmek amacıyla yargılandım. Kürdistan'i örgüt, kurum ve kuruluşları (İsveç, Fransa, Almanya, Holanda vs), insani kurum kuruluşlar (Amnesty, Kızıl haç) ve vatandaşı bulunduğum İsveç devletinin yardımları ile Turkiye'ye gönderilmem engellendi. İsveç'e teslim edildim.”
Fakat, Türk devleti Heybet Açıkgöz’ün peşini bırakmadı. Hakkındaki Interpol aramasının yanı sıra onu katletmek için peşine tetikçi gönderdi. Bunlardan biride Leşker ismini kullanan Askeri Karabulut’tur. Hani derler ya: Ava giden avlanır. Askeri Karabulut, başta Heybet Açıkgöz olmak üzere bazı Kürd yurtseverlerini katletmek için Türk devleti ve Jitem ile çalışan Dıyarbakırlı Çetin ailesi tarafından avcı olarak gönderildi ama kendisi av oldu. 28 Kasım 2021 günü Stockholm’un Huddınge semtinde gebertildi. Bunun üzerine İsveç devleti bir soruçturma başlattı.
Şu an 8 kişi gözaltında sorgulanmaktadır. Kimdir bunlar bilinmiyor. Demek ki soruşturma derinleştiriliyor. Bu nedenle dosya hakkında gizlilik kaydı konuşmuş durumda. Soruşturma sonuçları açığa çıkarsa bunuda sizlerle paylaşacağız. Belki de dosya hasıraltıda edilebilir. Eğer Leşker yani Askeri Karabulut’u kadledenler Türk devletinin diğer tetikçileri ise bu durum iki devlet arasında siyasi bir kriz olarak karşımıza çıkabilir. O saaten sonrada bu iki devlet bu sorunu nasıl çözeceklerini şimdiden bilmek mümkün görünmüyor. Ama biz bu dosyayı takip etmeye devam edeceğiz. Elimize geçen yeni bir gelişme olunca sizlerle paylaşacağız.
Oysa Heybet Açıkgöz’e yapılan suikast sonrası olayı haberleştirmeyi düşündük. 4 Kasım 2021 tarihinde Heybet Açıkgöz suikasta uğrayınca kendisine geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Bunu haberleştirelim dedim. Heybet Açıkgöz, “Şimdi değil. Önce olayın perde arkasını öğrenelim. Bilgilere ulaşalım. Sonra bunları yayınlayalım” dedi. Öyle de yaptık. Heybet Açıkgöz bu süreçte olayı açığa çıkarmak için büyük bir çaba sarf etti. Birçok önemli bilgiye ulaştı. Olay tüm detaylarıyla açığa çıkarıldı. Ulaştığı bilgileri İsveç polisi ile paylaştı. Sonuç olarak artık açıklama kararına vardık. Heybet anlattı, ben not aldım. Süreç böyle gelişmiş.

 

İsveç devleti baş savcısı K G Svensson'un Türkiye'nin Heybet Açıkgöz'ü iade talebini reddeden Stockholm Mahkemesi'nin 21.11.1989 tarihli kararı

İşgalci İslamo-faşist terörist türk devleti Heybet Açıkgöz'ü teröristlikle suçlayarak İsveç'ten Türkiye'ye iade edilmesini istediğinde, İsveç adli makamları ''Türkiye'nin iddiasını reddeden Heybet Açıkgöz'ün İsveç'te yargılanması gerektiğini'' ve yaptığı ön soruşturma sonunda da Heybet'e isnad edilen suçların fabrikasyon suçlamalar olduğu gerekçesiyle hiçbir koğuşturma açmadan Heybet Açıkgöz'ü aklamıştı.

 

TÜRK DEVLET TETİKÇİLERİ İŞ BAŞINDA
KİM BU LEŞKER (ASKERİ KARABULUT)?

2. BÖLÜM


Leşker’in gerçek adı Askeri Karabulut’tur. 1 Haziran 1974 yılında Kurdoğlu köyünde doğdu. Kurdoğlu köyü KİP eski Genel Sekreteri, DDKD Başkanı Ömer Çetin ve Jitem’in kadrolu üyesi Lokman Çetin’in babası Niyazi Çetin’in köyü. Askeri Karabulut’un baba adı M. Emin Karabulut. Çevrede Seyitxan lakabı ile bilinir. Aslen Kurdoğlu yerlisi olmakla beraber oradan ayrılarak Batman’a yerleşir. Fakat Çetin ailesiyle dostluk ilişkisi devam eder. Kızını Niyazi Çetin’in kardeşi İzzeddin ağanın oğlu Kemal Çetin ile evlendirerek akraba olurlar.
Leşker daha genç yaşlarda PKK’ye sempati duyar. Sonra dağa çıkar. Birkaç yıl gerillada kalır. Daha sonra bir yolunu bulur kaçar veya PKK tarafından görevli olarak kuzeye gönderilir. Bunu bilmiyoruz ama Leşker’in sonraki pratiğine baktığımızda bu ihtimalde var. Leşker kuzeye geldikten sonra Jitem’in kadrolu üyesi Lokman Çetin ile görüşür. Çetin ailesi, onu kullanmak için korur. Önüne hedef olarak baba katili olarak bildikleri Heybet Açıkgöz’ü öldürmek için onu önce Yunanistan’a ve oradan Romanya’ya gönderiyorlar. Aynı dönemde hem Heybet Açıkgöz hem de Lokman Çetin Romanya’dadır. Bu bir tesadüf mü? Kuşkusuz değil. Heybet Açıkgöz’ü Romanya’da olduğu duyumunu almışlar. Arıyorlar ama izine rastlayamıyorlar.
Heybet Açıkgöz bulunamayınca Lokman Çetin ve Leşker tekrar Türkiye’ye dönüyorlar. Bir müddet sonra Leşker tekrar dağa gidiyor. Orada PKK tarafından sorguya alınıyor. Ne anlatmış bilinmiyor. İddiaya göre özeleştirisi alınıyor ve Şemdin Sakın grubuna veriliyor. Bir ara Şemdin Sakık’ın korumacılığını yapıyor. Bunu anlatan kişilerden biri ismini vermek istemediğimiz eski bir gerilla. Şu an İsveç’te yaşıyor. Bunu ülkedeki bir başka kişiden de onaylattık. Onun da ismi bizde saklı. İkincisi, Leşker’in amcasının oğlu. Leşker İsveç’e yerleşince derneğe gidiyor. Eski gerilla onu orada görünce önce şaşırıyor. Sonra üstüne yürüyor. “Ulan şerefsiz sen hangi yüzle buraya geliyorsun?” diye. Leşker’de bir daha derneğe uğramıyor. Bu kişilerin anlattıkları bu.
LEŞKER JİTEMİN VURUCU TİMİ Mİ YOKSA ÇİFT TARAFLI AJAN MIYDI?
Heybet Açıkgöz, “Hayatımda Leşker gibi karanlık bir kişiye rastlamadım. Çok karanlık biri idi. Ortaya çıkan bilgilere göre adam çift taraflı çalışmış. Hem PKK’ye karşı olanları öldürüyor hem de Jitem ile birlikte çalışıyor. Her iki tarafta bunu biliyor ve işlerine geldiği için onu tetikçi olarak kullanıyorlar.
Leşker’in serüvenini biraz daha kurcalayalım. 1990 yılların başında Batman ve Bismil çevresinde PKK içinde aktif faaliyet gösterir. Lokman Çetin ile ilişkisi devam eder. Kız kardeşi zaten Ömer ve Lokman Çetin’in amcası İzzettin ağanın oğlu Kemal ile evli. Birbirinin yabancısı değiller. Lokman Çetin ile ilişkili Leşker, Jitem ile ilişkiye geçirilir. O günden sonra kendisine verilen görevleri yerine getirmeye çalışır. Hangi icraata imza attığını somut olarak bilmiyoruz. Ama çok kötü işlerde kullanıldığı bilgisine ulaştık. Cezaevinde itirafçıların kaldığı koğuşta kalıyor. Zaman zaman dışarıya çıkarılıp operasyonlara katılıyor. Jitem tetikçisi Abdulkadir Aygan grubu ile hareket ediyor. Bu bilgiyi de şu an ülkede olan hem Leşker’i hem Aygan’ı iyi tanıyan bir yurtseverden aldık.
Diyarbakır 5 nolu cezaevinde yurtsever tutuklulara tarihte eşine az rastlanılan barbarca işkencelere tabi kılındığı bir süreçtir. Yanı sıra Türk devleti Kürdistan’da bir sürek avı başlatmıştır. 17 bin masum Kürd insanı evlerinden, işyerlerinden, sokakta alınıp bugüne kadar hiç izlerine rastlanılmamıştır. Cumartesi anneleri bu kaybedilmiş insanların yakınlarıdır. 30 senedir kocalarının, kardeşlerinin, çocuklarının, yakınlarının kemiklerini aramaktadırlar.
Yaşanan bu karanlık süreçte Leşker, 1993 yılında PKK’den ayrılmış, TC devletinin pasaportuyla Yunanistan’a, oradan benim o sırada bulunduğum Romanya’ya geçiyor. Romanya’da PKK’den ayrılanlarla ilişkiye geçiyor. Aynı süreçte Romanya’da MHP, Sedat Peker, Mehmet Ağar, Sedat Bucak’ın adamları inanılmaz derecede faaliyet yürütüyorlar. PKK’den ayrılan Pılıng lakabıyla tanınan Mehmet Milli ve Lokman Çetin’de Romanya’ya gelmişlerdir. Hepsi birbiriyle ilişki halinde çalışıyorlar. Yani anlayacağınız TC devleti, MİT’i, iti ve tetikçi Jitem elemanları, faşist parti MHP’li katiller, Sedat Peker ile Kürd ihanet çeteleri aynı karede yerini almış durumdadırlar. İç içe çalışıyorlar.
Yıllar sonra MHP’li A.T’nin İsveç’te bana anlattıkları demek ki hepsi doğruymuş. Buna sonra geleceğim. Tek doğru olmayan A.T’nin Leşker ile 1993 yılından beri birbirini tanımadıkları yalanıdır. Oysa çok iyi tanışırlarmış. A.T’nin anlattığına göre Leşker ve Lokman Çetin’in Romanya’ya geliş nedenleri beni öldürmek istemeleriymiş. Kendilerine yardımcı olan kişinin de bilakis A.T’nin ta kendisiymiş. A.T’nin dediğine gibi ‘bütün Romanya’yı taradık ama Heybet Açıkgöz’ü bir türlü bulamadık. Meğer Heybet Açıkgöz, İsveç pasaportu taşıyan Tony İsmail Mustafa imiş. O da her gün gözlerimizin önündeydi.’
Ben Romanya’dan 1994 yılında ayrılıp İsveç’e döndüm. Leşker’de Türkiye’ye dönüyor. Tekrar PKK ile ilişkiye geçerek dağa çıkıyor. Şemdin Sakık ile ilişkiye geçiyor ve bir müddet Şemdin Sakık’ın korumacılığını yapıyor. 15 Mart 1998 tarihinde Şemdin Sakık ile Irak-PDK’ye sığınıyorlar. Leşker, Lokman Çetin ile ilişkiye geçiyor. Diyarbakır’a dönüyor. Kısa bir cezaevi sürecinden sonra itirafçılık yasasından yararlandırılarak serbest bırakılıyor ve oradan askere gidiyor. Askerlikten sonra tekrar Yunanistan’a gider ve oradan İsveç’e gelip yerleşir.
Leşker askerliğini bitirdikten sonra devlet ve Çetin ailesi tarafından önüne yeni bir görev konuluyor. Görev yeri İsveç. Katletmek için kendisine bir liste verilir. Yanı sıra kendisine yüklü -kendi iddiasına göre 1 milyon dolar- bir para verilir. Önce Yunanistan’a çıkarılıyor. Orada kendisinden 9 yaş büyük olan Makedonyalı bir kadınla evlenip oturum alıyor. Sonra İsveç’e gelip yerleşiyor. Çünkü Türk devleti ve Çetin ailesinin önüne koyduğu görev, İsveç’te ikamet eden bazı yurtsever Kürdleri katletmektir.
İsveç’e gelen Askeri Karabulut yani Leşker, İsveç’teki doğum ve ikamet adresi şöyledir: 19740601-3636 Trädesvägen 10 lgh 1101 145 69 Norsborg/STOCKHOLM/İSVEÇ. İkamet işleri biter bitmez Kürd çevreleriyle ilişkiye geçiyor. Yüklü bir parası da vardır. Konyalı bir Kürd’ün çalıştırdığı restoranda ortak oluyor. İşveren kimliği ile Kürd çevrelerini gözetim altına alıyor. Katledeceği Kürdlerle ilişki kurmaya, onlarla dostluk ilişkisi geliştirmeye çalışır ama onlar ona pek yanaşmazlar. Daha ötesi Leşker onlara güven vermiyor. Ondan uzak durmaya çalışırlar. Bunlardan biri de Heybet Açıkgöz’dür. Çünkü Leşker’in hedefinde öncelikle Heybet Açıkgöz vardır. Heybet Açıkgöz tecrübelerine dayanarak her an kendisine yönelik bir saldırı olacağını bildiği için tedbirlidir. Selam veren herkese mesafeli davranmayı yaşam tarzı edinen biridir.
LEŞKER, HEYBET AÇIKGÖZ İLE TANIŞIYOR
Heybet Açıkgöz, Leşker ile nasıl tanıştığını şöyle açıklıyor:
“7 şubat 2021 tarihinde çocuklarım Aryan, Kawa, Evin ve yanımda Aydın isimli bir arkadaşla birlikte ve ikimizin de tanıdığı bir Kürd’ün restorantına gittik. Restorant sahibi “Dağlar Kralı Kürd Mıcı” lakaplı Konyalı Kürd Mustafa. Kendisini İsveç’e geldiğim ilk günlerinde İsveç’e öğrenmeye gittiğim okulda tanışmıştım. Hem aynı okul, sınıf ve aynı sporla uğraşıyorduk.
Ben 1985 yılında İsveç’in Uppsala şehrinde Tıp Fakültesine başladığımda Dağlar Kralı Mıcı restorant sahibi olmuştu. 40 yılık dostluğumuz devam ediyor. Sürekli birbirimizin hal ve hatırını sorarız. 7 Şubat 2021 tarihinde Aydın ve çocuklarla birlikte Mıçı’ının restorantına gittiğimizde kasada siparişimizi alan kişi Mıçı’nın orda bulunmadığını, kendisinin Mıçı’nın ortağı olduğunu söyledi.
Benim nereli olduğumu sordu. Diyarbakırlıyım dedim. Adımı sordu Heybet dedim. ‘Yahu sen Heybet Açıkgöz müsün?’ deyince, bende evet dedim. Kasa tezgahının arkasından çıkarak gelip sanki 40 yıl dostmuşuz gibi bana sarıldı. ‘Heybet senden para almam sen benim idolümsün, seninle telefonda onlarca defa konuşmamıza rağmen bir türlü görüşemedik. Beni öyle mutlu ettin ki inanamazsın’ dedi. Ama ben adamı ilk defa görüyordum ve telefonla kendisi ile hiç konuşmuşluğum yoktu. Acayip bir durum ama bozuntuya vermedim. Kendi kendime yalaka biri dedim.
Kendisini anlatmaya başladı. Adım Leşker. Diyarbakırlıyım. Birkaç yıldan beri İsveç’te kalıyorum şu anda Mıçı ile birlikte bu restorant işini yürütüyorum. Masamıza oturarak arkadaşım Aydın’a beni saygı ve kahramanlıklarla anlattı durdu. ‘Ben çocukken savaş oyunlarında hep Heybo olur, Battalgazi ve diğer Türk kahramanlarını öldürürdüm’ deyip durdu.
Bizim Leşker, o günden sonra her hafta beni aramaya başlayıp oturup bir kahve içmeye veya yemeğe davet etmeye başladı. Bu arada Mıçı ile ortaklıkları bozuşmuş, aralarına girmemi istedi. Ben Mıçı ile Leşker’in arasına girip sorunlarını dostça çözmeyi sağladım. Mıçı, bu Leşker’in karanlık bir insan olduğunu, sürekli İstanbul’a gittiğini ve ne gibi karanlık işler çevirdiğini bilmediğini anlattı. Bir de ‘seni yıllar önce tanıdığını söylüyor. Halbuki sen ilk defa onunla burada görüştün.’
Leşker, Mıçı’nın ortaklığından ayrıldıktan sonra beni sürekli aramaya başlayarak ortak bir iş yapmamızı teklif ediyordu. Ben 5 yaşında kızım 13 ve 15 yaşında oğullarımı yalnız başına bırakamayacağımı, sıhatımın yerinde ve paramın da olmadığı için bu teklifini ret ettim. Buna rağmen parayı kendisi ödeyeceğini, sadece kâğıt işlerine bakmam yeterli dedi. Ben buna rağmen ortaklık teklifini reddettim.
Ben Leşkerle bu süreç içerisinde sadece 4 kez Stockholm’un şehir merkezinde görüştüm. İlk görüşmede yanında iki kişi daha vardı. İkinci görüşmede kardeşim Remo’yuda yanımda götürdüm. Çünkü adamın hal ve hareketleri hoşuma gitmiyordu. Gerçi çözememiştim ama hal ve hareketleri bana tuhaf geliyordu. Kendi kendime tedbiri elden bırakma diyordum. Sonuçta da adamın niyeti ortaya çıktı. Meğer adam Türk devleti ve Çetin ailesinin tetikçisi imiş. Ben dahil bazı Kürd şahsiyetlerini katletme görevi ile İsveç’e gönderilmiş. Bunu da sonraki süreçte öğrenecektim.

 

İşgalci islamo-faşist türklük devletinin tetikçi kobay elemanları, kurbanları

 

 

 

TÜRK DEVLET TETİKÇİLERİ İŞ BAŞINDA
HEYBET AÇIKGÖZ: LEŞKER’İN BANA SUİKAST GİRİŞİMİNDE BULUNMADAN ÖNCE SON GÜRÜŞMEMİZ

3. BÖLÜM


Son olarak 2021 Temmuz ayının sonlarında onunla bir kahve içtikten sonra ormanda yürümemizi teklif etti. Ben T.C devletinin 1980 Qamişlo’da işlemiş olduğu katliamdan dolayı aldığım yaralardan dolayı yürüyemediğimi söyledim. Gerçeğini sorarsanız böylesine yakınlık gösteren Leşker’den şüphelenmeye başlamıştım. Beni aradığında ya çocuklarla olduğumu veya başka bahaneler bularak görüşmekten kaçınıyordum. En sonunda Stockholm’dan Uppsalaya taşındığımı söyleyip bu ilişkiye son vermeye karar verdim. Öyle de oldu. Beni bir daha aramadı.
LEŞKER SUİKASTEN 7 GÜN SONRA BENİ TELEFONLA ARIYOR
4 Kasım 2021 tarihinde bir suikasta uğradım. Yaralandım ve hastahaneye yatırıldım. Tedavim yapıldı. Suikasttan 4 gün sonra beni acil servisten çıkarıp rehabilite bölümüne aldılar. 11 Kasım 2021 Perşembe günü saat 19.33 sıralarında telefonum çaldı. Telefona baktığımda arayanın Leşker olduğunu gördüm. O daha bir şey demeden, “Bak Leşker, ben her şeyi biliyorum. Sana söz veriyorum. Sana hiç dokunmayacağım. Tek bir şartım var. Bu olayın arkasında kimlerin olduğunu söylemen.” Fazla konuşmaya gerek duymadan, cevabını da beklemeden, seni sonra ararım deyip telefonu kapattım. Bu konuşma 38 saniye sürdü. 12 Kasım 2021 sabahı doktorlara ricada bulundum. Burada can güvenliğim yok ve kendilerinden taburcu edilmemi istedim. Doktorlar önce yok dediyse de ısrarlarıma karşın beni taburcu ettiler.
POLİS BENİ TELEFONLA ARIYOR
15 Kasım 2021 günü saat 8 sıralarında polis hastahaneyi terk ettiğimi öğrenince nerede olduğunu öğrenmek için beni telefonla aradı. Evde olduğumu söyledim. Aynı gün polis evime geldi ve ifademe baş vurdu. Bana yapılan suikastı defalarca sordular. Kimlerden şüphelendiğimi öğrenmeye çalıştılar. Elimde kimin yaptığı bilgisi vardı ama ben bunu polise o aşamada söyleme gereği duymadım. Çünkü Leşker’in arkasındaki gücü öğrenmeye çalışıyordum. Polise dediğim şu oldu: Türk devleti bu suikastın arkasından olabilir dedim. Ve devam ettim.
Kısaca Türk devletinin Kürd milletine karşı olan plan ve uygulamalarını anlattım. Buna karşı Kürdlerin mücadelesini de. Üyesi olduğum KAWA Hareketi’nin mücadelesini. Bu örgütün üyesi olduğumu, askeri kanat içinde yer aldığımı, birçok eyleme katıldığımı anlattım. Sonra 12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbe olunca örgütün aldığı karar gereği Suriye devleti işgali altındaki Qamişlo şehrine geçtim. Çünkü aranıyordum. Orada Türk devletinin operasyonuna uğradık. Bir katliam yaşadık. Ben yaralı olarak kurtuldum ve sonra İsveç devleti beni oradan aldı getirdi.
Fakat Türkiye benim peşimi bırakmadı. Beni İsveç devletinden istedi. İsveç devleti beni vermeyince bu kez peşime tetikçi takıyor. Ben bunu anlatınca kim bunlar diye sordular. Ben Leşker’in ismini vermek istemedim. Sadece bilmiyorum dedim. Bunun üzerine polis, ‘Sen biliyorsun. Seni oyuna getirip öldürürlerse bunu nasıl bileceğiz? Kimden şüpheleneceğiz?’ dedi. Bende merak etmeyin. Eğer başıma bir şey gelirse detaylı bir şekilde belgelerle birisi size bildirecek. Şu an olayı ben ve o güvendiğim arkadaşım vakıf. Her şeyi ona anlatmışım ve o gerekeni yapacak dedim. Polis bu konuda beni fazla sıkıştırmadı ama sadece yanlış yapıyorsun demekle yetindi.
SUİKASTEN SONRA LEŞKER İLE GÖRÜŞMEM
Suikasttan sonra kendimi toparladıktan sonra Leşker’e telefon ettim. Görüşelim dedim. Leşker kabul etti. Stockholm şehir merkezinde bulunan bir restoranda karar kıldık, orada görüştük. Her şeyi planlamıştım. Belgelemem gerekiyordu. Restorantın yanındaki metro önünde dilencilik yapan Romen dilenciye 500 İsveç kronu vererek restorant dışında veya park eden arabadan oturan şüphe çeken biri olursa sadece resmini çek. Eğer bir hareketlilik görürsen içeri gel ve beni uyar dedim.
Burayı seçmemin birçok sebebi var. Şehir merkezine giren tüm arabaların plakası alınıp kaydedilir. İkincisi, restorant sahibi ve ortağı hem beni hem Leşker’i tanıyan insanlardı. Onların şahitliğine ihtiyacım vardı. Çünkü güvendiğim arkadaşımdı. Daha önemlisi restorandın kamarası vardı. Kare kare alıyordu. Amacım Leşker’den ona bu görevi kimin verdiği ve Leşker’in üzerime saldırdığı kişilerin kim olduğunu öğrenmekti.
Hastahanede iken kimlerin bana suikast düzenlediğini düşünüp durdum. Şu sonuca vardım. Leşker, şimdi bile isimlerini vermeyeceğim Konyalı bir Kürd ve başka biri. Hislerim beni yanıltmadı. Teşhisim doğruydu.
Romen çingenenin önünden geçip restoranda girdim. Leşker ve lokantanın iki sahibi ile birlikte aynı masada oturuyordu. Ben yanlarına varınca Leşker ayağa kalktı bana sarıldı, geçmiş olsun deyip beni öpmeye başladı. Birkaç dakika sonra restorant sahiplerinden Nuseybinli Nusret müsaade isteyerek kalktı dışarı gitti. Nusret, 12 Aralık 1980 tarihinde Qamişlo’da katledilen Mehmet Emin Mutlu’nun öz halasının oğludur. Diğer ortak yıllarca PKK davasından zindanda yatan Cihan’dı. O da kalkıp müşterilerle ilgilenince ben ve Leşker yalnız kaldık.
Leşker’e hiç konuşma, savunma fırsatı vermeden bana kimlerin bu olayın arkasında olduğunu söylemesini istedim. “TC devleti. Bunu sende biliyorsun” dedi. Peki benim dışımda sana ihale edilen başkaları da var mı diye sordum. Leşker, “Evet, sen, K.B ve K’de var” dedi. Bunu için kendisine 1 milyon dolar verildiğini de söyledi.
‘Beni öldürecekler. Bana silah temin et’ dedi ve cebindeki 40 bin İsveç kronunu çıkararak bana vermek istedi. ‘Al bunlar senin. Alacağım bütün parayı sana vereyim. Neyim varsa sana vereyim. Yeter ki bana yardımcı ol. Bana acil bir silah bul’ dedi. Bende yani silah bulamıyor musun? Dediğimde Leşker, A.T ile ilişkisini detaylıca anlattı. Şöyle devam etti. ‘A.T bir silah vermişti. Onu kesin Romanya’dan tanırsın. Beni öldürmek isteyenler A.T’nın adamları olabilir. Beni her taraftan arayıp soruyorlar. Kim olduklarını bilmiyorum’ deyince bende peki neden?
Leşker, “Seni öldürmek isteyenlere tüm parayı vermedim. Onun için tehdit ediyorlar. Bir de ölmedin diye Türkiye’dekilerin tehditti altındayım. Türkiye’dekilerde parayı göndermek istemiyorlar. Benim Türkiye’ye gidip para almamı istiyorlar.’
Böylelikle Leşker’in Türkiye’ye gidiş yolları da kapanmış oluyor. Miniklerine bile dikkat ediyorum. Ölmememle birlikte Leşker gerçekten bunalım geçiriyordu. Herkesten şüpheleniyordu. Bana yalvarırcasına silah temin etmemi istiyordu. Leşker’e şehirler üstüne yemin ederek kendisini koruyacağımı söyledim. Ve ekledim. Buna karşılık senden detaylıca isim, zaman ve ses kaydı yapmanı istiyorum dedim.
Peki, Leşker, bana silah sıkanlar kimler?
Leşker, ‘Aslında yapılacaklar A.T’nin göreviydi. Sana kimin silah sıktığını bilmiyorum. Ben görevi 3 milyon krona karşılığında C.A’ya verdim. İlk etapta kendisine 1.2 milyon kron verdim. Geri kalanını sonra verecektim. Geri kalanı almadığım için veremedim’ dedi.
C.A’yı hayatımda ne görmüş ne de tanışmışlığım var. Leşker’den bildiği bilgiyi aldıktan sonra bunları ses kaydı ile ispatlanmasını istedim. Beni şaşırtan şey Çetin ailesinden hiç bahsetmemesiydi. Leşker’den aldığım bilgileri olduğu gibi İsveç polisine Leşker’in ismini vermeden ilettim. Polisin tüm ısrarına rağmen Leşker’in ismini vermeyerek oradan ayrıldım. Bu olayın üzerinden bir hafta geçmişti. Leşker’den haber yoktu. Onu telefonla aradım. Cevap vermeyince kendisine mesajlar yolladım. Tahminime göre Türkiye’de 100 bin doları teslim eden kişiler öldürüldükten sonra Leşker ölüm korkusundan dolayı bir daha benimle görüşmeme kararı vermiş olmalı. Halbuki ben kendisine yardımcı olmak ve yaşamasını istiyordum.
Amacım Erdoğan ve Soylu mafyasının Avrupa’da da para ile insanları öldürüp korku yaratan yüzlerini ortaya çıkarmaktı. Bunu kendime görev bildim. Bu şebekeyi Leşker’in ve onun üzerinden ulaşacağım kontaklarla çözmeye çalıştım. Onun için onun yaşaması benim için önemliydi. Kendisine gönderdiğim mesajlardan da buna işaret ediyordum. Gerçi mesajlarım biraz şifreliydi ama Diyarbakırlılar bunu çözmekten zorlanmazlar. Leşker’de zorlanmazdı. Dikkatli olmasan gideceğin yer Çifthavza olur diye yazdım. Çifthavza mezarlık olduğunu her Diyarbakırlı bilir. Bunun anlamı kimseyle ilişkiye geçmemesini, kendisini koruyacağıma dair namus sözü veriyordum mesajlarımda.
LEŞKER’İN BAŞARISIZ BİRİNCİ SUİKAST PLANINDAN SONRA İKİNCİ PLANA GEÇİŞİ
Birinci planda beni şehir dışına, kimsenin olmadığı ormanlık bir alanda katletme idi. Ben bazı gerekçelerle bunu boşa çıkarınca ikinci planı devreye soktu. Recep Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu mafyasının lobilerini harekete geçirmek istedi. Stockholm’un Fıtja semtinde oturmakta olan MHP’li A.T ile telefonla ilişkiye geçiyor. A.T Leşker’i muhatap almıyor. Ona başka bir telefon veriyor. Onu ara diyor.
A.T’nin ismini öldürülmeden önce bizzat Leşker’in kendisi bana söylemişti. A.T’ninde o teşkilatın adamı olduğunu söylemişti. Ne kadar doğru olup olmadığı bilmediğim için herhangi bir fikrim yoktu. Leşker öldürüldükten sonra A.T’yi araştırmaya başladım. Aradım buldum. Hem kendisiyle konuştum hem onu tanıyanlarla. Bu vesileyle onun hakkında çok bilgiye ulaştım. Bu araştırmadan sonra A.T’nin yıllarca Romanya’da kaldığını Romanyalı bir kadınla evli olduğunu. Romanya’da bir MHP’li olarak Türklerin çıkarına uygun aktif faaliyet yürüttüğünü ve Romanya’nın 2007 yılında AB girmesinden sonra Stockholm’e taşındığını öğrendim.
A.T şu an Romanya ve İsveç’te firmaları olan bir iş adamıdır. İşin tuhaf yanı ise çok iyi tanıdığım elektrikçi Roman’ın kızkardeşi ile evliymiş. Bende 1990-1996 yıllarında Tony İsmail Mustafa adlı sahte bir isim ama hakiki İsveç pasaportu ile Romanya’da kalmıştım. A.T ile konuşmamla bana hem Leşker’in hem de Türk devletinin benim hakkımdaki girişim planlarını samimi bir şekilde anlattı.
A.T, ‘Genç yaşlarımda MHP içinde yer aldım. Kürd kardeşlerime yaptığım birçok şeyden pişmanlık duyuyorum. Çok geçte olsa bunun farkına vardım. Çok değiştim ve bu değişimimi de herkesle paylaşıyorum. Türkiye’ye gidersem yakalarlar. O nedenle uzun bir süredir Türkiye’ye gitmiyorum’ dedi ve anlatmaya devam etti.
‘1992 yıllında Türkiye’den Romanya’ya geçtim Sedat Peker ile Romanya’da 1992’de tanıştım. Bugün de ilişkim vardır. Sedat Peker’in devlet içinde olup bitenleri açıklamasından sonra bende aranma listesine alınmış bulunmaktayım. Heybet seninle birkaç sefer Romanya’da görüşmüşlüğümüz var. Seninle Turko Roman Bankası’nın sahipleri İsmet ve Reşat’ın orda ilk sefer tanıştık. Ben seni Iraklı Tony İsmail Mustafa isimli Kürd olarak biliyordum. Eğer Heybet Açıkgöz olduğunu bilseydik bugün yaşamda olmazdın. Heybet Açıkgöz’ü aylarca Romanya’da aradık fakat hiçbir izine rastlayamadık. Hem devlet tarafından ve hem de Romanya’ya gelen Lokman Çetin tarafından yüklü para teklif ediliyordu. Bu teklifler bize çok cazip geliyordu. Senin peşine düştük ama hiçbir izine rastlayamadık. Meğer her an gördüğümüz Tony İsmail Mustafa Heybet Açıkgöz’ün ta kendisiymiş. Sen dünyada tanıdığım en şanslı ve sivri zekalı insanısın’ dedi bana.
‘Leşker bizimkilerle Mayıs 2021’de kontağa girdi. Aşağıdakilerde bu kişiye yardımcı olmamızı istediler. Kendisine bir silah temin etmişler. Şunu açık bir şekilde belirteyim. Ben hiç Leşker ile oturmuş ve konuşmuş değilim. Ben sadece çevremden bazı insanların burada öldürüleceğini duydum. Kimler olduğunu bilmiyorum. Senin bu listede olmanda bana çok ta tuhaf gelmiyor. Çünkü seni Romanya’da öldürmemizi istiyorlardı. Anlaşılan şimdide bu adam vasıtasıyla öldürmek istemişler.
Sedat Peker devlet değil de şahsı çıkarları için bazı arkadaşlar devleti soyup soğana çevirmişler açıklaması sonrası biz bazı arkadaşlar olarak Sedat Peker’e destek çıktık. Bu desteğimizi devam ettiriyoruz. Leşker bizimkileri ağustos ayında tekrar aramış ve görüşmede yüklü para teklif ederek önce Heybet Açıkgöz’ü öldürmemizi teklif etmiş. Ben hayatımda para karşılığında bir eyleme destek vermedim, vermemde. Para ile yapılan eylemler hep kötü sonuçlar doğurur. Diğer yandan, Leşker’den şüphelenmeye başlamıştık. MHP içinde biz Sedat Peker’i destekleyen kişiler olarak tehditlere maruz kaldık. Leşker’in bu teklifini bize yapılabilecek bir suikast girişimi olabileceğini düşündük. Bu tarihten sonra arkadaşlarımız Leşker’e ne cevap verdiler ne de onunla görüştüler.’
A.T bunları anlatınca kendisini hatırladım. Romanya’da karşılaşmışız, tanışmışız. Fakat onlar beni Heybet Açıkgöz olarak değil de Tony İsmail Mustafa isimli Iraklı bir peşmerge olarak biliyorlardı.

Heybet'in kiralık katil Leşker'e göndersiği telefon mesajlarından..

 

 

TÜRK DEVLET TETİKÇİLERİ İŞ BAŞINDA
LEŞKER’İN SON PLANI ve SUİKAST GİRİŞİMİ

4. BÖLÜM


4 Kasım 2021 tarihinde her gün yaptığım gibi sporumu yapmak için Sandsborg spor salonuna gittim. Saat 17 sularıydı. 19’a kadar sporumu yaptım. Sauna girip terledim ve duşumu aldıktan sonra saat 19.45’te arabama atlayıp eve doğru sürüyorum. İsveç’in özürlülere ayırdığı park yerinde saat 20’ye iki kala park ediyorum. Anahtar sağ elimde, sol elimle kapıyı açıyorum. Gözüm iki kişiye odaklandı. Çünkü aynı kişileri bir evvelki günde aynı yerde görmüştüm. Kendilerinden şüphelenmiştim. O tepki ile elimi belime götürdüm. O anda karşı taraftan silahtan çıkan ışık dumanını fark ettim. Benim de silahlı olduğumu zannederek ikinci mermiyi sıkmadan olay yerinden kaçtılar. Çünkü bir gün önce de onları görmüş ve elimi belime götürmüştüm. Onlara silahlı olduğumu hissettirmek istemiştim. O gün yalnızda değildim. Yanımda iki kişi daha vardı. Bundan dolayı olmuş olacak ki ilk gün suikast girişiminden bulunmadılar.
Biz oradan ayrılırken arabanın dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla o iki kişi birbirleriyle konuşup sigara içiyorlardı. Kendimden kuşkulanmaya başladım. Kendi kendime Heybet sen şizofren mi oldun da bu iki gençten şüpheleniyorsun dedim. Ben bu ruh halini yaşarken bu durumu yanımdaki arkadaşlara hissettirmemeye çalıştım. Çok yanlış bir düşünce olduğunu bir sonraki gün başıma gelenle ancak anladım. Oysa bu ruh halini daha evvel çok yaşamıştım. Paranoyak olmuştum. Bu beni rahatsız ediyordu. Bu ruh halinde kurtulmaydım. Kendi kendime Heybet Açıkgöz, sen 12 Aralık 1980 tarihine yoldaşlarınla Qamişlo’da şehit oldun. Ölen bir insan bir daha öldürülemez ki. Bu sonuca varınca rahatladım. Ama tedbirli olmayı da hiçbir zaman elden bırakmadım.
O iki genç olay yerinde kaçınca yaralandığımın farkına vardım. Sonra bayılmışım. Bir müddet sonra ayıldım. Ayıldığımda bükülmüş bir halde kendimi buldum. Yüz ve gözlerim kan içindeydi. Hiçbir şey göremez haldeydim. Sürünerek arabadan indim, yüzümdeki kanı sildim. Cadde çok sakindi. Her ne kadar binalarda ışık yansa da caddede kimse yoktu. Oğlum Kawa’yı aradım ama konuşamıyorum. O sırada köpeğini dolaştıran genç bir kız göründü. Telefonumu ona uzattım. Kız korktu ama polisi de aradı. Benim yerde yattığımı, kanlar içinde olduğumu polise anlatıyordu kızcağız. Nerden bilecekti ki silahla yaralandığımı.
Sonra doktor, hemşire ve polis geldi. Ne olduğunu sorup durdular. Bir türlü suikasta uğradığımı anlatamıyordum. Çünkü kan boğazıma akmıştı. Kâğıt ve kalem istedim. Her şeyi yazılı olarak açıkladım. Polisin kim yaptı sorusuna cevap vermedim. Polise cevabım, kimseyle ne alacağım ne vereceğim ne de kavgam var dedim. Fakat Türk devletinin tetikçileri olabilir dedim. Hele Türkiye’den 42 yıl önce ayrılmam söz konusu ortada iken onlar niye yapsın diye de ekledim.
Bu kadar kin ve nefret biraz fazla değil mi? Değilmiş demek. Düşman farklı düşünür ve uygular. Onlar için bu işlerin zaman aşımı da affı da yoktur. Sorun biz Kürdler de. Çok iyimseriz. Bize yapılan her insanlık dışı uygulamayı unutur dururuz.
Yurtseverler, dostlar, arkadaşlar ve komşular ertesi gün beni ziyarete gelmeye başladı. Bunların arasında iki kişi vardı. Bunlardan birini ben çağırmıştım. Kendisine bir mesaj göndermiştim. Bu arkadaş kulağıma “Apo can, can Apo kimlerin sana bu suikastı düzenlediği biliyoruz. Sen sadece iyileşmene bak” deyip ayrıldı. Halkı için her an ölüme hazır olan genç. Ben bazılarıyla 21 Mart 2022 tarihinde görüştüm. Gençler bana olup bitenleri tüm detaylarıyla anlattılar. Bu gençlerden bazılarına daha evvel maddi ve manevi desteğim olmuştu. Onları kriminal işlerden çekmek için çok çaba vermiştim. Çoğunu ikna edip Kürd derneklerine yönlendirmiştim. Kürdlük konusunda çok duyarlı gençlerdi. Bu gençler bana şunu dediler.
‘Leşker, bize sana yapılan suikasttan birkaç hafta önce geldi. Bize yüklü bir para teklifinde bulundu. Buna karşılık birisini öldürmemizi istedi. Kimi öldüreceğimizin ismini vermedi ama onun hakkında çok olumsuz şeyler anlattı. Bunu öldürebilirseniz iki kişi daha var dedi.
İlk öldürmeniz gereken kişi Kürd kadınlarına tecavüz etmiş biridir. Kürd halkının katili ve düşmanıdır. Türkiye ve İsveç istibattı ile çalışıyor. Fakat senin adın ve soy isminden hiç bahsetmedi. Eğer bu görevi kabul etseydik bize kimi öldürmek istediğini öğrenirdik. Bizden öldürmek istediği kişinin Kürd olduğunu söyleyince biz Kürd öldürmeyiz deyip kabul etmedik. Senin bana gönderdiğin mesajı alınca bu alçağın bize öldürmek istediği kişinin sen olduğunu anladım. Bu nedenle hastahana de kulağına sana suikastı planlayanın bu alçak olduğunu fısıldadım. Bunu öğrenince onun peşine düştük ama onu bulamadık. Sonra başkaları onu öldürdü. Biz öldürmediğimiz içinde çok üzüldük. Yoksa o alçağı sen mi öldürdün’ diye şakaca sordu.
Hayır dedim. Onlara onun ölümü bana/bize bir şey kazandırmaz. Onun yaşaması bize çok şey kazandırırdı. Çünkü bana onun arkasındaki güç kim o önemliydi. Şimdi bu karanlıkta kaldı. Gençler bu açıklamama şaşırdılar. ‘Biz adamı öldürmek için çok uğraş verdik, meğer sen onu korumaya çalışmışsın’ dediler. Haklısın dedim. Çünkü bana onun arkasındaki güç lazımdı. Bunu öğrendikten sonra bunu İsveç devleti ile paylaşacaktım. Gerisi onları işiydi. Benim için Türk devletinin yurtsever Kürdlere karşı olan planlarını ortaya çıkarmak önemliydi.
Suikasttan 4 gün sonra beni acil servisten rehabilite bölümüne aldılar. Suikasttan 7 gün sonra Leşker beni telefonla aradı. 11 Kasım 2021 Perşembe günü saat 19.33 sıralarında bana bir telefon geldi. Arayan kişinin Leşker idi. O daha hiçbir şey demeden ben şöyle dedim. Bak Leşker, ben her şeyi biliyorum. Sana söz veriyorum. Sana dokunmayacağım. Benim seninle işim olmaz. Bana lazım olan senin arkandaki güç. Senden istediğim onları bana anlat. Fazlada konuşma gereğini duymadım. Cevabını da beklemeden, seni sonra ararım deyip telefonu kapattım. Konuşmamız sadece 38 saniye sürmüştü. 12 Kasım 2021 sabahı doktorlara ricada bulundum. Beni taburcu edin dedim. Önce yok dediler. Bende ısrar edince beni taburcu ettiler. Şu an sağlığım iyi.” Heybet’in açıklamaları böyle.
Bu gelişmeler olurken Çetin ailesi havaya girdi. Sağa-sola telefon ederek “intikamımızı aldık” dediler ama yanıldılar. Evet, gönderdikleri tetikçi (Leşker) o da parayla tetikçi tutarak Heybet Açıkgöz’e hain bir saldırıda bulunuldu. Ama yüzü-gözüne bulaştırdılar. Heybet Açıkgöz saldırıda ufak bir yara ile kurtuldu. Leşker olay sonrası kısa bir sürede öldürüldü. Leşker öldürülmeden önce Heybet Açıkgöz’e suikasttan bulunanlar Leşker’den paralarını istediler. Daha evvel 100 bin dolar almışlardı. Suikasttan sonra geri kalan 100 bin dolar daha istemişler. Leşker, durumu Türkiye’dekilere iletiyor. Türkiye’dekiler Leşker’e gel parayı al diyorlar. Leşker gitmek istiyor ama Heybet onu engelliyor. Gidersen seni öldürürler diyor. Bunun üzerine Leşker gitmiyor. Ama parayı almak için iki kişi ayarlanıyor. Telefonla ilişki kuruluyor. Artık Jitem mi, Çetin ailesi mi 100 bin dolar verip gönderdikleri iki kişi para teslim yerine gidiyorlar. Onlarda öldürülüyor ve para alınarak kayıplara karışılıyor. Yani ava gönderilenler av oluyorlar.
Bu arada yanlış bir anlaşılmaya meydan vermemek için Heybet Açıkgöz’e bu son suikastı örgütleyen Lokman Çetin değil. Çünkü Lokman Çetin 2010 yılında kalp krizinde ölmüştü. Bu son suikastı örgütleyen Ömer ve Lokman Çetin’in üç küçük kardeşi olan Mehmet, Sadat ve Ali’dir. Heybet Açıkgöz’e yapılan son suikasttan sonra durumdan tam olarak haberdar olmadan olayın sıcaklığında hemen telefona sarılıp sağa-sola “intikamımızı aldık” diyenlerde bu kardeşlerdir. Ama yanıldılar. Heybet Açıkgöz’e bir şey olmadı ama üç adamını kaybetmelerinin yanı sıra paralarını kaptırdılar. Bu işler çoğu zaman böyle oluyor. Bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor.
Bu yazı serisini bitirirken şunun altını kalın çizgilerle çizmek istiyoruz. Kimilerine göre “Çetin ailesi yurtsever bir ailedir” iddiası doğru değildir. Bu ailenin evvel ne yapıp yapmadığı bir yana ama Niyazi Çetin’in öldürülmesinden sonra Türk devletiyle birlikte Kürd yurtseverlerine karşı aynı cephede yer aldığı belgelerle sabittir. Öğrenmek isteyenlere Google’ye Lokman Çetin diye yazın. Karşınıza bu ailenin nasıl kirli bir iş içinde olduğu ve Türk devletinin tetikçisi bir aile olduğunu görürsünüz.
Lokman Çetin ölmeden önce Jitemin kadrolu elemanı. Mahmut Yıldırım (Yeşil) grubunun bir tetikçisi. Kürd yurtseverlerine karşı yapılan operasyonlara katılan bir katil. Adam kaçıran, fidye alan bir çete elemanı. Uyuşturucu tüccarı. Her kriminal işin içinde olan bir pislik. Şimdi de kardeşleri, çocukları ve yeğenleri bu görevi sürdürüyorlar. Bunu Diyarbakırlı her yurtsever bilir.
İşin ciddiyetine dönersek bu iş çok ciddi. Türk egemenlik sistemi işi ciddiye alıyor. Sistem muhaliflerini susturmak için her yola baş vuruyor ve vuracaktır. Çünkü bu sistemin var oluş ve yok oluş meselesidir. Bizlerinde bu işi ciddiyetle ele almamız gerekiyor. Tedbirimizi elden bırakmamamız gerekiyor. Kendi korumamızı almalıyız. Yanı sıra çevremizde farkına vardığımız her tehlikeyi bulunduğumuz ülke polisine anında bildirmemiz gerekiyor. Düşmana göz açtırmamız gerekiyor. Türk egemenlik sistem sahiplerini geriletmenin bir yolu budur.
BELGELER İSVEÇ POLİSİNİN ELİNDE
Heybet Açıkgöz, Leşker’in amacını çözünce bunu belgelemeye çalışmış. Leşker’e telefon üzerinde mesaj yollamış ama Leşker bu mesajlara cevap vermemiş. Bunun rağmen Heybet Açıkgöz boş durmamış. Onu kameraya aldırmak için tanıdık bir restorant’ta davet edip görüşmüş. Bu görüşme sırasında kameraya yansıyan duruşları ve Leşker’e gönderdiği mesajları İsveç polisine vermiş. Askeri Karabulut, 28 Kasım 2021 tarihinde öldürülmeden önce kendisine gönderilen mesajlar 24, 25, 26 Kasım 2021 tarihlidir.
İçeriği aşağıdaki gibidir:
“Bak Leşker ben verdiğim sözde duran bir insanım. Benim dışımda şu anda seni koruyacak kimse yok. Aynı çevreden tekrekot almaya gitme, seni cithavzaya gönderirler. Para ile insan öldüren insana güvenilmez. Aşağıya gidersen aynı şey başına gelir. Sana namus sözü veriyorum. Seni koruyacağım. Hem de kendi evimde. Benim için mukaddes olan dağdaki gerilla ve alçakların katletmek istedikleri insanları korumak. Heybet Açıkgöz, 12 Aralık 1980 tarihinde yoldaşları ile Rojava’nın Qamişlo şehrinde şehit oldu. Ölen bir insan bir daha öldürülemez. “
Askeri Karabulut, 28 Kasım 2021 tarihinde Stockholm’ün Huddınge semtinde öldürülür. Kim tarafından şimdilik tarafımızdan bilinmiyor. Fakat onun ölümü ile 8 kişi İsveç polisi tarafından şu an gözaltındadır. Bildiğimiz kimi Türk, kimi Kürd. İsimleri ne bunları bilmiyoruz. Nedeni dosya üstünde gizlilik kaydı konulduğu için. Yakında bu da açığa çıkar. Belki de siyasi nedenlerle dosya hasıraltı da edilebilir. Bu işler birazda böyle oluyor. Eğer Leşker’i diğer Türk tetikçileri tarafından “devre dışı” bırakılmışsa Türk devleti ile İsveç buna kendi aralarında bir kılıf bulmaya çalışabilir. Dosya hasır altı edilebilir. Düşünüyorum da Türk devletinin İsveç’in NATO üyeliğine engel koymasının bir nedeni de bu olabilir mi diye. Olmaması için bir neden göremiyorum.

 

'Leşker' kod isimli Askeri Karabulut


23 Haziran 2022
Hasan H. Yıldırım

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TEVGERÊN KURD

 

 

KOMKUJÎ & TEVKUŞTIN (Genocide)

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum