AZÎZ GULMUŞ
Azîz Gulmuş
Aziz Gülmüş’ün ‘Devrime 5 Vardı’ kitabı-- Bir dönemin özeleştirisi
80’li yıllar ve sonrasında devrim adıyla yaptıklarını mizahi bir dille eleştiren yazar Aziz Gülmüş, “Devrime 5 Vardı" kitabını yarınlara odaklanmış umutlara giden yollarda yapılan yanlışların bir özeleştirisi olarak nitelerken, “Kürd olamamışken Dünya kimliğini taşımaya kalktık” sözleriyle anlatıyor.
Ahmet BARAN/YENİGÜN HABER – Eğitimci-yazar Aziz Gülmüş’ün ‘Devrime 5 Vardı’ adlı kitabı çıktı. Kitabı, bir dönemin anatomisi ve özeleştirisi olarak niteleyen Gülmüş, kendi halk gerçekliğinden uzak politik yaklaşımların ve pratiklerin mizahi bir dille eleştirisi olarak yorumluyor. YARINLARA YANLIŞ YOL VE YÖNTEMLERLE YÜRÜDÜK80'li yıllarda devrime, dolayısı ile güzel günlere odaklanmış, aydınlık yarınlara umut ile bağlamış bir nesil olduklarını ifade eden eğitimci ve yazar Aziz Gülmüş, “Yarınlar bizim, yarınlarda seni sevmek var” dedik. Lakin yarınlar ne sevgiyi ne de umudu getirmedi. Çünkü yarınlara yanlış yol ve yöntemlerle yürüyorduk. Aslında yarınlar derken umudu ve özlemi ertelediğimizi, güzel günler ütopyası ile belki de o yarınlarla sadece düşlerimizi süsledik.” sözleriyle dönem eleştirisi yapıyor. KÜRD OLMADAN DÜNYA KİMLİĞİNİ TAŞIMAYA KALKTIK"Devrime 5 Vardı" kitabını yarınlara odaklanmış umutlara giden yollarda yapılan yanlışların bir özeleştirisi olarak niteleyen Gülmüş, “Kürd olamamışken Dünya kimliğini taşımaya kalktık. Kendi öz değerlerimizi tanımadan, Mark'sı, Engelsi, Lenin'i, Mao'yu referans aldık. Meleyê Ciziri, Ahmedê Xani, Mir Celadet Bedirxan'ı, Feqiye Teyran'ı okumadan Dünya Klasiklerine sarıldık. Kendi Tarihimizi okumadan, Angola Mozambik, Gine Devrim Tarihlerini papağan misali ezberleyerek Devrime hazırlanıp halkımızı "Kurtarmaya" çalıştık. İşte bütün bu ironik tavırlarımızı mizah ile karışık ortaya koymaya çalışarak, bir döneme ayna tutmaya çalıştım. Oysa Tolstoy, “Özgürlüğü şimdinin içinde arayın şimdinin içinde yoksa gelecekte de Olmayacaktır diyordu. Boris Pasternak, Rusya’da Ekim devrimi için “Yeryüzünün ilk aşkıyız” demişti. Ölümüne yakın ise, “Geleceği beklemekten yoruldum artık.” cümlesi kurmuştu. Şair Yevtuşenko ise bir şiirinde, “Uzaktaki sonuçlara gönül vermiş insanlarız” Güneşe odaklanmış umutlarımız sabah olunca devrimi beklerken, akşam karanlığında öteki güne erteleniyordu. Velhasıl ne bizler değiştik, ne de güneşe endekslediğimiz devrim. Özlediğimiz Devrim Türkülerde ve sloganlarda saklı kaldı öylece.” ” ifadelerini kullandı. AZİZ GÜLMÜŞ KİMDİR?1 Ocak 1960, Diyarbakır doğumlu Mizah yazarı, eğitimci Aziz Gülmüş, ilk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır’da tamamladı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından tutuklanıp 27 ay Diyarbakır Cezaevi’nde ağır işkencelerden geçirildi. Tahliye olduktan sonra, yarım kalan üniversite eğitimimi Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde tamamladı. Öğretmenlik Pedagojik Formasyon eğitimimi yüksek lisans düzeyinde Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümünde tamamladı. Gülmüş’ün ilk mizahi öykü denemesi ‘Demokrat Eşek’ 1998 yılında aylık “Kaldıraç” Dergis’inde yayımlandı. Ardından, çeşitli mizah dergilerinde ‘İkramiye Var’, ‘Darbeci İbo’, ‘Zıbıl’ başlıklı mizahi öyküleri, çeşitli internet sitelerinde yayımlandı. Yazılarının yayımlandığı Nasname Internet Sitesi, bu sitede yayımlanan makalelerini 2008 yılında ‘Küçedeki Sesler’ adıyla kitap olarak yayımladı. 2010-11 yıllarında popüler kültür dergisi ‘Esmer’de mizah öyküleri yayımlamayı sürdürdü. 12 Eylül Diyarbakır Cezaevi anılarından oluşan ve trajikomik olark nitelediği ‘Cehennem Kahkahaları’ adlı yazıları Güneydoğu Olay Gazetesinde yayımlanmasının ardından 2011’de aynı isimle kitaplaştırıldı. İstanbul’da oturan, evli ve altı çocuk babası olan Gülmüş, çeşitli eğitim kuruluşlarında eğitimci olarak çalıştı, halen işini sürdürüyor. Birgül hanımla evli olup; Deniz, Derya, Yılmaz Ulaş, Yusuf, Mizgin, Dicle adlarında altı çocuk babasıdır. ESERLERİ (Mizah):Küçedeki Sesler (2008), 12 Eylül Diyarbakır Cezaevi Anıları / Cehennem Kahkahaları (2011, 2. Baskı 2018), Yaşanmış Qırıx Hikâyeleri Allahwekil Diyarbekir (2014), Madrabaz Şeyh (2017).
|
Madrabaz Seyh
YASEMİN
O çiçek soldu..
Bedenlerimizin tar-u mar edildiği, çığlıklarımızın uçurumlardan atıldığı, 12 Eylül Cehenneminin karanlık günleriydi..
İnanır mısınız? üç yaşındaki çok sevdiğim yeğenimin adını unutmuştum hücrede.. Annem görüşe geldiğinde adını sordum. Annem hafızamı yitirdiğimi sanmıştı... ağlayarak, "Yasemin" dedi. Görüşme esnasında yanımda duran asker "Yasemin"i şifre olarak anladı ve günlerce hücrede bir çiçek ismini telafuz ettiğim için işkence gördüm. Dünyada çiçeği andığı için işkence gören var mıydı acaba ? onu çok merak ediyorum.
Hayal kurmak bile yasaktı..Ama biz inadına hayallerin en romantiğini, en estetiğini ve en insani olanını hep kurduk.. hem de yalnızca Yasemin'i değil, bütün çiçeklerin omuz omuza verip renklendirdiği bahçelerde kahkaha atarak...
Evet.. o çiçek soldu, toprakla buluştu, onlarca Yasemin'e bedeniyle, gülümseyen yüzü ve yürek güzelliği ile tohum oldu.. bahçemizden bir renk eksildi.. toprak yeni Yaseminlere gebe şimdi.. :(
Aziz Gülmüş
(12 Eylül Diyarbakır Cezaevi Anıları CEHENNEM KAHKAHALARI kitabından)
Berhemên mamoste Aziz Gulmuş
Li ber deriyê mala ku lê hatiye dunyayê
AZÎZ GULMUŞ KÎ YE: Sala 1960 li Diyarbekrê hatiye dunyayê. Ji binyada xwe ya malbatî ve; ji Dêrika Çiyayê Mazî (Mêrdînê) ye. Xwandina xwe ya destpêkî, navendî û bilind li Diyarbekrê kiriye. Di salên xortaniyê de li nav tevgera azadîxwaz a kurdî cih girtiye û ji lew re jî ji hêla dewletê hatiye zindankirin. Du sal û nîv li Zindana Diyarbekrê ya leşkerî (5 Nolu) maye. Piştî ku ji zindanê derket, bîranînên xwe û bi taybetî jî bîranînên li zindana Diyarbekrê nivîsî. Hin ji van bîranînên wî yên li zindanê, bi şêweya mîzahî hatiye nivîsîn. Wî li van berhemên xwe, ew zilm û trajediya mazin û bêhempa ya li ser xelkê kurd, bi vê riyê û bi şêwazekî serkeftî vegotiye.
Salên dirêj, nivîsên wêjeyî û ramyarî yên Azîz Gulmuş ên li ser civaka kurdî, li gelek kovar û rojnameyên cihêreng hatine weşandin.
JÎNENÎGARIYA AZÎZ GULMUŞ / bi tirkî
Aziz Gülmüş Diyarbekir’ın Mardin kapısında sekiz çocuklu ailesinin altıncı çocuğu olarak doğdu. İlkokul, orta ve Ticaret Lisesi eğitiminden sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü, ardından Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Pedagoji okudu.
1980 Askeri Darbesi’nde 27 ay cezaevinde yattı. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında eğitimci olarak görev yaptı. Öyküleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. Yazmaya uzun yıllar önce başlamasına rağmen ekonomik imkansızlıklar nedeniyle yazdıklarını kitaplaştıramadı. Evli ve altı çocuk babası olan Aziz Gülmüş, yazdıklarında ağırlıklı olarak kendi yaşamından kesitler sunmakta ve tanık olduğu olaylara kendi bakış açısıyla yorum getirmektedir. Küçedeki Sesler, yazarın ilk kitabıdır.
“İnsan doğduğu yere benzer...” diyor Edip Cansever bir söyleşisinde... “Havasına, suyuna, taşına, toprağına...” bir başka söyleşide: “Kentleriyle özdeşleşen yazarlar vardır.” diyordu. James Joyce’nin Dublin ile, Necip Mahfuz’un Kahire ile olduğu gibi... Aziz Gülmüş’ü de rahatlıkla Diyarbakır ile özdeşleştirebiliyorsunuz. Onu Diyarbakır’ı yazan diğer yazarlardan ayıran en önemli özelliği ise, tepedeki değil dipteki hatta en diptekileri konu eder. Yazılarında göze çarpan tarz ise komik, trajik, dramatik ve didaktik...
Kısa bir anlatıya bu kadar şeyi sığdırmak güç. İşte Aziz Gülmüş bunu deniyor ve başarıyor da... Yerellikten kopmadan, yaşanan yerde olduğu gibi çıplak ve keskin sözcüklerle, sözü oynatarak...
Dilmayin a Aziz Gülmüş îroj hat Arşîv a SARAyê - Spas Ezo can !! - Tu dil û cerg û melak î. ___________________________ Ez ê behsa bîranîneke xwe û Selîm'ê gorbihuşt bo we bikim! Ji ber ku simbêl û riya wî her dem tevlihev bû, me jê re digot Karl Marks. Ji xwe dirûbê wî hinek jî li Karl Marks diçû. Problema wî ya herî mezin zarokên nehs bûn. Ji ber ku carinan şalê wî li texma navran a wî diriyayî bû, hingê zaro li pey wî diçûn û digotin: - 'Bax hele bax şêyî görinî!'. Anku temaşe kin tişta wî xuya dike! Em xortên şoreşger jî me li van zaruyan dida me ne dihişt ku ew li pey wî gotinên wisa jê re bêjin. Çend caran me ew ji destên van zarokan rizgar kiribû. Loma Selîm em nas dikirin û bi rûgeşî (sempatî) li me dinerî. Her cara ku em didîtin, bo me digot: - Hûn çawan in, baş in? - WE QÛTÊ ZARUYAN DAYE YAN NA? - LE.. LEEE ! Gora wî bihuşt be! Hingê me ne dizanî ku ew ji ber çi sedemî wisa dîn bûye û ketiye çola. Her dem li bin dîwarên keleha qedîm a Diyarbekrê dixewiya, dima, 'dijiya'. Spasiyên mezin bo Kek Ezîz ku çîroka vî pejmûrdeyê reben bo me nivîsî û em ji gelek hêlên nihênî û veşartiyên jiyana wî nuha baş û fireh haydar dibin. Evîna xortaniyê wisa xurt û bi hêz e, ku wek li risteyên helbestên evînî hatiye rêzkirin; evîna reş (qere sewda) mirovî 'dîn û har dike' berdide çolê. Selîm ê me yê reben jî ketibû ber bayê evîneke wisa reş. Feqîro.. Dest xweş kek Ezîz! |
Kuçe'deki sesler
Xançepek û Derê Mêrdînê HEMÎ xirab kirin..