MOTHER TERESA
Goodness is the only virtue fit for humanity.
Ew qencî bi xwe ye ..
Mother Tereza yan Saint Teresa'ya ji Kalcutta, navê wê yê dî; Mother Anjezë Gonxhe Bojaxhiu li roja 26ê Tebaxa 1910an li Shkupê ya Makedonya Bakur hat dunyayê.
Li roja
5ê îlonê, sala 1997an, li Kalkutta, Hindistanê, ji dunyayê bar kir. Rahîbeya katolîkî ya Arnawûdî-Romanî-Hindî bû. Wê sala 1950an Dezgeha Xêrxwaziyê ya bi navê Chanty li Kalkûtayê damezrand.
“Mükemmel” Bir İnsan Yaratılabilir mi? İnsanlık tarih boyunca mükemmeliyet kavramını sorgulamış ve ideal insanı yaratmanın mümkün olup olmadığını tartışmıştır. Günümüzde genetik mühendislik, yapay zeka ve nörobilim gibi alanlardaki ilerlemeler, bu soruya bilimsel bir temel kazandırmaktadır. Peki, gerçekten mükemmel bir insan yaratılabilir mi? Yoksa mükemmellik kavramı öznel ve değişken midir? Albert Einstein’ın da dediği gibi, “Herkes dahidir. Ama bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.” Belki de mükemmelliğin evrensel bir tanımı yerine, bireysel yetenekler ve etik değerler çerçevesinde değerlendirilmesi gereklidir. Bugünkü bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insan biyolojisini değiştirme potansiyeline sahiptir. Önümüzdeki önyıllarda, genetik mühendislik sayesinde fiziksel ve zihinsel kusurları ortadan kaldırmak, hatta belirli üstün yetenekler eklemek mümkün hale gelebilir. Bilimsel teknolojiler, gelecekte insanın zihinsel ve bedensel yapısını kusursuzlaştırmaya yönelik büyük adımların atılmasını sağlayabilir. Ancak, filozof Friedrich Nietzsche’nin de belirttiği gibi, “İnsan, aşılması gereken bir şeydir.” Yani insanın gelişimi, sadece biyolojik olarak değil, etik ve ruhsal anlamda da ele alınmalıdır. Mükemmel bir insan yaratmak, sadece genetik değişimle değil, eğitim ve bilinçlenmeyle de ilgilidir. Öte yandan, mükemmel insan kavramını sadece biyolojik veya zihinsel yeterliliklerle sınırlamak eksik olur. Toplumsal ve ahlaki değerler de mükemmeliyetin önemli bir parçasıdır. Tarih boyunca dürüst, merhametli, adil ve yardımsever insanlar, toplumları ileriye taşımıştır. Örneğin, Mahatma Gandhi, “Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol.” diyerek bireyin ahlaki gelişiminin toplumsal etkilerine dikkat çekmiştir. Bugün bile yalan söylemeyen, verdiği sözü tutan, insanlara, hayvanlara ve doğaya saygı duyan bireyler mevcuttur. Örneğin İsveç’te bu hümanist özelliklerinden dolayı kendilerine büyük bir hayranlık uyandıran çokça insana rastlamak mümkündür. Adam bu tür güzel mizaçlı insanlarla karşılaştığında kendini adeta ilahi bir misyonu olan kutsal bir zatın huzurundaymış gibi hissediyor. Belki de mükemmelliğin sırrı, insanın doğasına uygun bir dengeyi sağlamaktan geçmektedir. Ancak, insan doğasının bir parçası da kusurlarıdır. Tarih, açgözlülük, bencillik ve kötülük gibi unsurların insan psikolojisinden tamamen silinemediğini göstermektedir. Filozof Jean-Jacques Rousseau, “İnsan doğası gereği iyidir, ancak toplum onu bozar.” derken, insanın çevresel faktörlerle şekillendiğini vurgulamıştır. Bu faktörlerin başında ideoloji (din) gibi toplumsal kurumlar gelir. Buna karşın, bazı bilim insanları ise doğuştan gelen genetik eğilimlerin bireyin karakterini belirlemede önemli bir rol oynadığını öne sürmektedir. O halde mükemmel bir insan yaratmak, sadece genetik müdahalelerle değil, toplumsal yapıyı da iyileştirmekle mümkün olabilir. Mükemmel bir insan yaratılabilir mi sorusu, hem bilimsel hem de felsefi bir boyuta sahiptir. Teknoloji sayesinde fiziksel ve zihinsel kusurları gidermek mümkün olabilir, ancak mükemmellik yalnızca biyolojik yetkinlikle ölçülemez. İnsan doğası, etik değerler ve toplumsal yapı göz önüne alındığında, mükemmel insan kavramı, bireyin kendini geliştirme çabası ve insanlığın ortak ahlaki ilerleyişiyle daha anlamlı hale gelmektedir. Sonuç olarak, belki de önemli olan mükemmel bir insan yaratmak değil, herkesin kendi potansiyelini en iyi şekilde gerçekleştirebilmesi için uygun şartları sağlamaktır. Goran Candan |
ALBERT EINSTEIN
NELSON MANDELA
CHE GUEVARA