DÎROKA KURD A PREHÎSTORÎKÎ & HEVDEM
Until the lions write their history, history gives every praise to the hunters.
Heta ku şêr, dîroka xwe binvîsinin, dîrok her pesna nêçîrvanan dide.

Home  |  Destpêk  |  Ana Sayfa

 

 

 

 

Serpûşeyê Serparêz ê leşkerê gûtiyan. BZ 2000
(Guti savaş başlığı, miğferi. MÖ 2000)

 

 

 

Tarihiniz orada yerinde duruyor. Kimse inkar edemez. Gidip bulun, yerinden çıkarın GETİRİN.
Kürdlerin saklı tarihini ortaya çıkarabilecek akıllı biri lazım.

Kürtlerin tarihi geçmişine kısa bakış


Kürt halkının tarihi çok derindir, ancak modern çağda kürtler hakkında pek bir şey yazılmamıştır. Tarihsel bilgilerin çoğu almancadır, çünkü 19. ve 20. yüzyılın başlarında kürtleri ilginç bulan birçok allman etnolog ve dilbilimci vardı.

Kürtçe Hint-Avrupa dil grubuna dahildir.

Aslen Karda topraklarından gelen, dağlarda ve ovalarda yaşayan insanlardılar. Ortadoğu'nun yerli halklarından biridir. Daha doğrusu Kürdistan'ın ve Zagros Dağları'nın asıl sakinleridir. Karda ülkesinden MÖ 3. bin yıldan kalma bir sümer kil tabletinde bahsedilmiştir.Sümerler Van Gölü'nün güneyi ile Zagros Dağları arasındaki bölgeye Karda Diyarı adını vermişlerdir.

Tarihsel, dilbilimsel ve genetik çalışmalar, kürtlerin kökeninin Hint-Avrupai bir kavim olduğunu göstermektedir. Babilliler Kürtlerden "Garda" olarak söz ettiler.

Eski Kürtler yaklaşık MÖ 612'de asurlulara savaş açmıştı, daha sonra medler, babilliler ve elamitler'in ittifakı kendi bölgelerindeki Asur İmparatorluğu'nu devirmeyi başardılar. Medler ve elamitler birleşti ve dillerini benimsedi. Medler genellikle kürt etnnisitesinin başlangıç ​​noktası ve büyük dönüşümü olarak düşünülür.

Güney ve Kuzey Kürdistan'daki Zagros Dağları'nın bazı bölgeleri

Birçok yahudi kaynağında bahsedilmiştir..Kral Süleyman'ın güzel yahudi kadınlarla anlattığı efsanevi "cin" evliliğinin efsanesi olan Cordwin Halkı'nın kökenleri hakkında komik bir yahudi efsanesi vardır. Bu efsanelerin diğer, daha komik yönü ise, İslam'ın sözde Altın Çağı'nda, bilginler tarafından Kral Süleyman'dan da bahsedilmektedir. Median kürtlerinin dinleri aslen şamanistti ve şamanizm Avrasya ve Doğu Asya'da ortaya çıkan ve Hindistan'a yayılan eski bir dindir. Bu din sanskritçe'de (mistik'e tapan) anlamına gelen budizm'den çıktı. Bu dinde yezidi ritüellerinin izleri vardır.

Ezidilik, aslen Hakarili olan gezgin bir kürd şeyhi İbn Musafir (gezgin demektir) tarafından 14. yüzyılda revize edildi ve bir diğer adıya şemsani, yani güneşimsi anlamına gelen bir terimle kürdler tarafından anılmaktadır. Şamanizm kelimesinin değişik telafüz biçimleri mevcuttur. Şems kelimesi eski kürdçe'den (proto-kürdçe'den) arami dillerine geçmiştir ve güneş, gün demektir. Sanskrit dili (Arian) adı verilen dil grubundan biridir. Kürtler bütün dünlerden önce ezidi idiler. Daha sonra Mithrai dinini benimsediler, daha sonra zerdüştlük olarak adlandırıldı. Medlerin çoğu yahudi dinine katıldı ve Yahudi oldu.M.Ö. MS 500, biröok kürt yahudi idi. Sonra hıristiyanlık ortaya çıkınca, hhıristiyanlığı benimseyen kürdler oldu. Bir kısmı da hala zerdüşti idi.

MS 6.yüzyılın sonlarında fetihçi islam bölgeyi ele geçirdi ve kürt halkı din (islam) maskeli arap yayılmacılığı tarafından işgal edilerek islam'a zorlandı.

kaynaklar
1-) Hristiyan bilgin, tarihçi ve hukukçu George Rawlinson (1812 - 1902) Yedi Büyük Krallık” Bölüm III Karakter, Örf, Adet, Sanat George Rawlinson tarafından yazılmıştır.

Yedi Büyük Monarşi, George Rawlinson, Üçüncü Monarşi

2-) Dünya Tarihi” İkinci Bölüm Median veya İskit İmparatorluğu Sayfa: 584. Henry Smith Williams tarafından yazılmıştır.

Project Gutenberg e-kitap Dünya Tarihi, Cilt 2, Çeşitli.

3-) Sir Arnold Talbot Wilson (1884-1940). Bağdat'ta İngiliz Yardımcısı ve Baş İngiliz Siyasi Komiseri 1915-24. Mezopotamya 1917-1920: Sadakat Çatışması, Kişisel ve Tarihsel Bir Kayıt adlı kitabı, sayfa: 127.

1917-1920: Bağlılık Çatışması
5-) William Lester Eagleton Jr. (1926-2011). Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı ve Diplomat. "1946'da Kürt Cumhuriyeti" adlı kitabı. Oxford: Oxford University Press, 1963.

7-) Konrad Mannert 1756-1834. Prusyalı tarihçi ve coğrafyacı. İngilizce kaynak

Bazıları Mantini, Kadusi, Kasai veya Saga'nın halefi olmasına rağmen, çok sayıda Kürt Medlerin torunlarıdır. Konrad Mannert 1756-1834, Prusyalı tarihçi ve coğrafyacı.

New England'lı
Tarih Profesörü Wadih Elias Jwaideh (1916-2001). "Kürt Ulusal Hareketi: Kökenleri ve Gelişimi" adlı kitabı. Sayfa: XV. Syracuse Üniversitesi Yayınları. İlk baskı 2006


 

 

 

KÜRDİSTAN'DA ANTİK DÖNEMİN KÜRD KAVİMLERİNİN AYRIŞMA VE BİRLEŞME SÜRECİ

- Modern Kürd Etnisitesi -

 

 

Kürdistan’ın antik dönemi yerli Kürt atalarının hakim olduğu M.Ö 3000-1500 yıllarında ilk tabakasını yaşar.


M.Ö 2000’den sonra Hint-Avrupa / Aryen göçlerinin Kürdistan havzasına dolmasıyla başlayan ikinci dönem ise M.Ö 1500’lere tekabül eder. Bu yeni dönem modern Kürt etnisitesinin oluşmasıyla sonuçlanır.


Sayıları yüzleri bulan çeşitli krallıkların kurulduğu ilk dönemde Xorî, Xaldî, Guti, Subaru, Lullubi ve Kassitler en büyük devlet ve öndevlet yapıları olarak ortaya çıkarken ikinci devrede Aryenleşme süreci tamamlanmış ve Mitanî, Mardoi, Nairi, Kardux, Manna ve Med gibi devletler oluşmuştur.
Antik dönemde Kürdistan; Sami göçleriyle ve bunların üstüne binen yeni Aryen kültürüyle zenginleşen Mezopotamya’ya karşı geride kalmıştır. Kürdistan’ı temsil eden Xelef Kültürü (M.Ö 6000- 5000), daha güneyden gelen yabancı Ubeyd Kültürü’nün (M.Ö 5900-4300) egemenliğine girmiş ve bu dönem M.Ö 3000’de Kürdistan’da Xorî / Hurri egemenliğinin başlamasıyla yeni bir evreye girmiştir.


Bu dönemin ilk tabakasında dağlı insanlar Xurri (bugün Kürt), ovalarda yaşayan insanlar da Akad (bugün Arap) olarak biliniyordu.


Xurriler, merkezi Kürdistan’daki tüm alanı kaplamış ve Anadolu Kürdistanı’na da etkide bulunmuştur. Daha sonra ortaya çıkacak Hititler bile bunlardan etkilenmişlerdi. Hurriler kültürel ve demografik olarak Zagros-Toros dağ sisteminin tüm halklarını tek bir kimlik altında birleştirmişlerdir. Gutium, Kerkük, Urartu, Halep ve Hattuşaş’ı kapsayan büyük bir alanda Hurrice’nin lehçelerinin konuşulduğu tespit edilmiştir. Urartu dili, bu dilin devamıdır. Modern Kürtçe; Urartu-Part (ve bir anlamda Med) dilinin bir bileşkesidir.


Hurriler yaklaşık 3000 yıl süren egemenliklerinde çeşitli halklardan oluştular ve yeni halk kimlikleri yarattılar. Bugün birçok Kürt aşiretinin ismi bu dönemde kurulmuş krallıklar veya yerel beyliklerden beri varlığını korumaktadır. Karkar Krallığı (günümüzde Gerger aşireti ve Şikakilerin yönetici sınıfı olan Karkar – Gargar grubu), Nairi (Nehri), Muşku (Meşkînî), Subaru (Zêbarî), Kummuhu (Kumsor), Namar (Nemran), Mard (Mardan), Lullubi (Lolan ve Lur), Kardu (Kurdekan), Manna (Kurd-Manc), Guti (Goyî), Harkar (Akre ve Hakkari).


Sami göçleri M.Ö 2500’de Akad göçleriyle başladı ve Sümerler yerine Akad İmparatorluğu gelişmiştir. Gutilerden sonra Sümerler tekrar Üçüncü Ur Hanedanı ile ortaya çıkmış fakat kısa bir süre sonra, Akad kalıntıları, Sümerler ve Kürtlerden oluşan yeni bir melez kimlik olan Asurlular bölgeye egemen olmuştur. Asur Krallarının bir kısmı dağlı Kürtlerdendir. İkinci Sami göçü M.Ö 2000’in başındaki yıllara denk gelen Ammuru göçüdür ve Babil devletleri bu göçlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Üçüncü Sami göçleri ise M.Ö 1000 dolaylarındaki Arami göçleridir ve bu dönemde Yeni Asur İmparatorluğu ortaya çıkmıştır. Bu son göçte de Samiler ile artık Hint Avrupalı kabul edilmesi gereken Kürtlerin melezleşmesiyle günümüze kadar ulaşan Süryaniler ortaya çıkmıştır.
Sami göçlerinin yoğunluğu, saldırganlığı ve Arap talancılığı Kürdistan’ı zayıf hale getirmiş ve neticede bölgeye yoğun bir Aryen göçünün gerçekleşmesini kolaylaştırmıştır. Yerli Kürtler de Samî talanlara karşı Aryenlerin bölgeye yerleşmesine razı olmuştur. Merkezi otoritelerin zayıflığı yerli Xurri dilleri yerine yönetici Aryen grubunun dilinin benimsenmesine yol açmıştır. M.Ö 700’den itibaren modern Kürtlerin çerçevesi belirlenmiş ve bu süreç, yerleşim adlarının büyük oranda artık Aryenleşmiş olduğu M.Ö 300’lü yıllarda tamamlanmıştır.

 

12.08.2023


İbrahim Halil Baran

 

 

 

 

 

“Li cîhana kevnare (antîkî) gelê kurd sê mîretî (padîşahî) ava kirine; Padîşahiya gûtiyan, Padîşahiya Ûrartû, Padîşahiya Lolo.
Her wiha du şahînşahî ( împaratorî) ava kirine: Împaratoriya Kassite û Împaratoriya Hurri-Mittani.
Van her du împaratoriyan di sala 2000 berî zayînê de li cîhana antîkî kontrol kirin.

Erdnîgar Heinrich Kiepert (1818-1899)



''Antik Dünyada Kürt halkı üç krallık kurdu; Guti Krallığı, Urartu Krallığı, Lullu Krallığı.
Ayrıca iki imparatorluk; Kassite İmparatorluğu ve Hurri-Mittani İmparatorluğu.
Bu iki imparatorluk M.Ö 2000'de Antik dünyayı kontrol etti''

Coğrafyacı Heinrich Kiepert (1818-1899)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ji ber ku qewmê kurd PÊŞIYÊ HEMÎ QEWMAN e loma nizanibûn ku kurd ji ku derê hatine. Lê rastî ev e ku kurd qet ji derekê jî nehatibûn. Kurd her dem li wir, li ciyê xwe (Kurdistanê) bûn. Wek vekoler û dîroknas Ferdinand Hennerbichler dibêje 'eşkere ye ku bav û kalên kurdan gelên xwecihî yên welatên Hîvika Berdar (Fertile Crescent) ên Serdema Neolîtîkê ne û ji destpêka herî pêşîn ve li Rojhilata Nêzîk û bakurê rojavayê Avrasya'yê, anku li Kurdistanê ne'. Belê kurd ji destpêka herî pêşîn ve li ciyê xwe bûn û ji derekî jî nehatibûn. Ji ber ku HEMÎ xelkên din koçber bûn û ji derên din dihatin, vêca ciyê ku kurd jê hatibûn tunebû, bo wan ne diyar bû. Loma ji kurda re digotin 'zarokên cinan'. Bi taybetî erebên jî nivîskarên kêmzane yên ereb vê nivîsîne. Yan wek Firdewsî li cilda 1'ê li rûpel 108 li Şahnamê derbareyê kurda nivîsiye digotin 'kurd ew kes in ku ji ber zilma Dehaq reviyane çiya û li wir hejimarek mezin ji wan kom bûne û paşê bûne xelk'. Lê belê ew nizanibûn ku kurd pêşiyê hemî qewman e. Bi gotineke din kurd berî her kesî hatine cografya mêjûyî ya Kurdistanê û ta îroj jî li wir in. Ji ber du (2) sedeman koç nekirine, têk neçûne: 1- ji ber ku pir îhtîmaleke mezin e ku yekemîn grûba Homo Sapiens bûıne ku li dor 20 hezar sal berî Îsa'yî li cografya Kurdistana mejûyî bi cih bûne. Dîsan îhtîmaleke mezin e ku ev koma Homo Sapîen ku paşê bûne kurd, komeke mezin bûne. 2- Ev koma mezin a Homo Sapiens ta 15 hezar sal berî Îsa'yî hebûna xwe li heman şûnewearê (li Kurdistana mêjûyî) parastine. Paşê gava xwe fêrî çandinê jî kirine hingê şêniyê (nifûsa) wan êdî mezintir bûye. Wek abornasên netewî (nasyonal ekonom) dibêjin, 'xwarin çend pir be, şênî jî ew çend pir dibe'. Aha ev e hîpotezeke pir nêzîkî rastiya dîroka pre-hîstorîkî ya kurdan e. Van xelkên ku dibêjin kurd 'zarokên cina ne', yan 'bermayên şûrê Dehaq in' ew ji ber vê yekê nikaribûne bersiva pirsa cihderka (mexreca) kurdan bidin loma wisa gotine. Wan digot qey kurd jî wek wan in û ji derekê hatine Rojhilata Navîn. Nizanibûn ku wek Ferdinand Hennerbichler dibêje 'kurd ji destpêka herî pêşîn' bi gotineke din her û her li wir (Kurdistanê) bûne.

Goran Candan

 

 

 

 

 

 

 

 

General Ariobarzan

Orgeneral Ariobarzan bi 1000 leşkeran ve li pêşberî artêşa Îskender a bi 17000 suwaran û hemî fermandarên wî yên navdar rawestiya û di şerekî de ew têk bir.
Ariobarzan leşkerekî pir jîr bû û xwedî hunerên pir baş ên şerî bû hemî artêşê Îskender bi 1000 kesan têk bir

(General Ariobarzan, İskender'in 17000 kişilik ordusu ve tüm ünlü komutanlarının önünde 1000 askerle birlikte durdu ve onları bir savaşta mağlup etti.
Bir askeri dahi olduğu ve çok iyi hamle yaptığı akılcı oyunlarla alt ettiği koskoca bir orduyu 1000 kişi tarafından mağlup etti)

 

 

 

 

 

Ereboka zêrîn a kurd ji sedsala 300'î PZ

 

Eski Yunan ve Roma Kaynakları:

 

Tarihte ne olmuşsa, yada ne olmamışsa, günümüze ışık tutan gelişmelerdir.
Tarihte olan da, aynı şekilde olmayan da bizim için önemlidir.
Tarihte olanların yanında birde olmayana, vuku bulmayana bakmak gerekir.
Tarihe bakıyoruz, Ortadoğu'da insanlık arab-islam orduları istilası öncesi oldukça gelişkindir. Bir medeniyet bir insanlık vardır.
Ama Ortadoğu’ya arab-islam orduları gelir gelmez artık orada medeniyetten ve insanlıktan bahsetmek asla mümkün olmuyor!
İnsanlık tersyüz oluyor. İnsanlık ve medeniyet artık yoktur.


İslam öncesi kürd tarihinin aydınlanmasında başvurulabilecek temel kaynaklar Roma ve Yunan kaynaklarıdır. Bu kaynakların yazarları, yaşananlara şahitlik ettiğinden, kaynakların güvenirliliği yüksektir.
Heredot (M.Ö. 484-425), “Tarih” kitabında, Ahameniş kralı I. Dara’nın (M.Ö. 521-486) ordusunda bulunan gayri nizami Kardakis/Kardoki kuvvetlerinden söz etmektedir. Ayrıca Ahamenişlere boyun eğmiş olan ve kuzeyinde Büyük Zap, güneyinde Küçük Zap, batısında Dicle Nehri bulunan Erba İlu/Erbil merkezli Hadiyab/Adiabana yönetiminden de bahsetmektedir.
Ksenefon (M.Ö. 430-399), M.Ö. 400’de yazmış olduğu “Onbinlerin Dönüşü” isimli eserinde, Aras’ın güneyinde, Van’ın batısında kalan Kardukh (Καρδούx) ülkesinden ve halkı hakkında bilgi vermektedir. Ksenophon, kardukh’ların dağda oturan savaşçı ve pers krallarına bağlı yaşamayan özgür bir millet olduğu düşüncesindedir. Onun aktarımına göre pers kralı daha önce 120.000 kişilik bir orduyu kardukh’ların üzerine göndermiş ama bunlardan hiçbiri sağ olarak geri dönememiştir. Eserde, Ksenephon’un da içinde bulunduğu 10.000 kişilik yunan ordusunun kardukh halkıyla yaptıkları savaşa da değinilmektedir. Yunan dil uzmanlarından Ali Karduxos’a göre, Ksenefon, kürder için kullanmış olduğu ‘Kard-ukh’ biçimini ermenilerden duyup kullanmıştır. Ksenefon’un kürtder için kullandığı ‘Kard:Kürd’ kelimesinde yunanlılar ‘û’ sesini söyleyemedikleri için ‘a’ harfiyle yazmış olup ‘-lar’ çoğul eki için de ermenice çoğul eki olan ‘ukh’ kullanmışlardır.
Yunanlı tarihçi Polybius (M.Ö.203-M.Ö.120), “The Histories/Tarihler” adlı eserinde, Selefkosların isyancı Medya satrapı Melon’un ordusunda ‘Cyrtii/Kirti, Kurti’ler olarak adlandırılan sapancılardan söz eder. Seleucia ve Babil’i alarak Kızıl Deniz’e dek tüm topraklara hakim olan Melon, ardından Susa üzerine yürüse de burada başarılı olamaz. Sonunda Medya’nın güneyindeki Suriye kralı Büyük Antiochus III tarafından M.Ö. 217’de yenilgiye uğratılır. Melon’un bu isyanında özellikle sapancı kuvvetlerini oluşturan ‘Cyrtii/Kirtiler’e güvendiği kaydedilmektedir. Polybius, Antiochus’un ordusunda ‘Cardasec (Cardac’lar, Kardac’lar)’ın bulunduğunu söylemektedir.
Yunanlı tarihçi Diodorus Siculus (M.Ö. 90-M.Ö. 30) M.Ö. 66 yılında yazdığı 40 ciltlik dünya tarihi “Bibliotheca Historia (Tarih Kütüphanesi)”nde Pers Kralı Darius’un hükmettiği ülkeler arasında Kürt krallıkları ‘Gordyene’ ve ‘Sophene’yi de saymıştır.
Romanlı tarihçi Tito Livio/Titus Livius’un (M.Ö. 59-M.S. 17) günümüze sadece 35 cildi ulaşabilen 142 ciltlik “Ab Urbe Condita, History of Roma/Roma Tarihi”nde Selefkos İmparatoru Büyük Antiochus’un M.Ö. 190 yılında Romalılar ve Bergamalılara karşı Yunanistan’ı ele geçirmek uğruna yaptığı Magnesia muharebesinde yenildiğini ve Antiochus’un 70.000 kişilik ordusunda ‘Cyrtii/Kürd’ okçularının olduğunu yazmaktadır.
Strabon (M.Ö. 65-M.S.25), 17 ciltlik “Geographika/Coğrafya”sında Babil ve Asurlarla birlikte, bugün Muş-Diyarbakır arasında bulunan Sarisa, Satalka ve Pinaka şehirlerinin bulunduğu ‘Gordion’dan ve bahsetmiştir. Strabon, ayrıca Gordionların Ermeniye, Tarsus ve Sosini/Sason? mıntıkalarında da yaşadıklarını belirtmiştir:“Dicle Nehrinin bulunduğu yerler kürdlere aittir. Gordyaei (Gordyaea) bölgesi, antiklerin ‘Kardukhi’ dediği yerle aynı yöredir.”. Diodorus Siculus’un (m.ö. 90-m.ö. 30) Kürt krallıkları ‘Gordyene’ ve ‘Sophene’yi; Strabon da ‘Sophene’ ve ‘Corduene’ olarak vermektedir.
Strabon’un bahsettiği Ediabene Krallığı’ndan, M.S. 1. yüzyılda tarihçi Pliny (M.S. 23-35), 37 kitaptan oluşan “Naturalis History”de, Ediabene’den “Eskiden Carduchi (Kardukhi) halkı olarak bilinen şimdi ise Cordueni, Adiabene’yle birleşir ve önlerinde Dicle Nehri akar (Kitap: VI, 17/14 s.)” diye bahsetmektedir. Dicle Nehri’nin‘Kürdistan Dağları’ndan, yine bir kürd bölgesi olan Adiabene’den, Apameadan ve Mesene kasabasından geçtiğini yazmıştır (Kitap VI, 31s.). Kürdistan’a ‘Gordyæi (Gord Yurdu)’ diyen Pliny, ‘Tigris (Dicle)’ adlı bölümde Dicle nehrinin Med dilinde ‘ok’ anlamına geldiği ve nehrin adının okun hızından aldığını, Dicle nehrinin Gordyaei dağlarından geçtiğini yazmıştır. Kafkas kapılarının ardında ‘Gordyaean/Kürdistan’ Dağları’nda Valli ve Suarni diye barbar ve gaddar kabilelerin halen bulunduğunu da söylemektedir.
Pluturch (M.S. 46-120) ise, “Bioi Paralleloi/Paralel Yaşamlar” kitabında, ermeni kralı Büyük Tigran ile Bantis kralı VI. Misradat’ın (M.S. 63-120) birlikte; Kazvin Denizi’nin güneyinde ve ferisilerin denetiminde bulunan Medya’nın ve Fırat Nehri’nin doğusuna düşen Zarbienus’un krallığındaki Gordionların ülkesinin ele geçirme serüveninden bahsetmiştir. Plutarch, Ermenistan kralı Tigranesin’in kürd Kralı Zarbienusu, karısını ve çocuklarını, destek istediği romanlılar Ermenistan’a girmeden önce suikast düzenleterek öldürdüğünü ve romalıların Zarbienus adına cenaze töreni düzenlediğini anlatmıştır. Plutarch, M.S. 115 yılında Korduene kralının adının Manisarus olduğunu yazmaktadır.
Claudius Ptolemaeus (M.S 90-M.S. 168), Diyarbekir’ın “Bagraoandene/Bekiranlılar”, Antep’in “Belcanea/Belikanlılar”, Hakkari'nin “Tigranoandene/Tiriganlılar”, Elazığ’ın “Sophiene/Süphanlılar”, Dersim’in “Derzene”, Botanlılar’ın “Bokhtanoi” aşiretlerinden söz eder. Ptolemy, ‘Carduchiler/Kürtleri’i, Geliler’in aşağısında Margasiler’le Cadusiler’in topraklarına yakın bölgesinde gösterir ve daha ilerde ise ‘Gordyene/Kürdistan’ ve ‘Gordyaei Dağları’ndan söz eder. Ptolemy; Polybius (M.Ö.203-M.Ö.120) ile Livio/Titus Livius’un (m.ö. 59-m.s. 17) daha önce yazmış oldukları hadiseye benzer olarak; Suriye üzerinde hakimiyet için Mısır kralı Ptolemy III ile M.Ö. 217 yılında yaptığı savaşta bir süre önce isyancı Medya satrapı Melon’u yenilgiye uğratan Selefkos kralı Antiochus III’ün ordusunda ‘Cardaces (Cardac’la, Karda’lar)’ da vardı.
Dio Cassius (M.S. 155-240), Roma tarihi üzerine yazdığı ve sadece günümüze 19 cildi kalan 80 kitaplık “Histoire Romaine/Roma Tarihi”nin 68. kitabındaki 26. paragrafında ‘Gordyen/Gord Yurdu (Kürdistan)’e yer vermiştir.
Ammianus Marcellinus’un (M.S. 330-391?), 359 yılında Amid/Diyarbekir’a olan pers saldırısından söz etmekte ve buraları ‘Korduen/Kord Yurdu/Kürdistan’ olarak adlandırmaktadır
Eutropius, “Breviarium historiea Romanae” adlı 10 ciltlik tarih kitabında, Roma İmparatoru Trajanus’un döneminde hakimiyetin sağlandığı ülkelerden biri olarak ‘Cordueni/Kürdistan’a da yer verilmektedir.
Tarihçiler kürdleri ifade etmek için ‘Kard, Kord, Gord, Kirti, Kurti’, Kürdistan’ı ifade etmek için de ‘Corduene, Corduaie, Cordyeae, K/Cardu-chi, Cordueni’ kullanılmıştır.

Yüzyıl Şahsiyet Söz Etme Biçimleri
M.Ö. 5. yy. Heredod Pacty (Bohti, Boran)
M.Ö. 4. yy. Ksenefon Kardukhi (Kürt-ler)
M.Ö. 1. yy. Sallust, Diadorus Cordueni, Cordyene
M.S. 1. yy. Livy, Strabon Cyrti, Gord
M.S. 2. yy. Plutach, Pliny Gordyeni, Cordueni
M.S. 2. yy. Ptolemy, Dio Cassius Gordyene, Korduene
M.S. 4. yy. Sextus Ruf, Eutropius Kardueni, Cardueni
M.S. 5. yy. A. Marcelinus, J. Honor, Zasimus Cardueni, Corduene, Cordyena, Kardueni


 

 

 

Kürdlerin tarihini önce 18. yüzyılın avrupalı IRKÇI-HIRİSTİYAN oryantalistleri karaladı.
Kürdistan'da hangi bir tarihi eseri buldularsa hepsini hıristiyan kalmış olan''asurlarındır'' diye kaydettiler kürdlere olan ırkçı-cahil tavırlarından dolayı.

Sonra da işgalci ARAP-İSLAM ırkçılığı kürdlerin tarihini silip yerine arap tarihini yazdı.

En sonunda da işgalci türkler geriye kalan kürd tarihi buluntuları tamamen yağmaladı ve yok etti.

Ama güneş balçıkla sıvanmaz.. bakın işte kürd tarihi gün gibi ortadadır:

 

 

 

 

 

 

DİARBEKIR CİVARINDA BULUNAN VUL-NIRARI I. İSİMLİ BRONZ KILIÇ
Şimdi hangi müzede olduğu bilinmiyor..

''Kürdlerin çok trajik bir kaderleri var. Ulusal ayaklanmaları daima büyük bir şiddetle bastırıldı.
Çocuklarına kürdçe eğitim veremediler. Kürdler asimilasyon politikaları kapsamında sürekli göç ettirildi ve türkleştirilmeleri için baskı gördüler.''

Tarihçi Dimitry Eremeev

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kurdo Kurdo Kul Merezo !

Tarihçi El Ömeri Kürdleri anlatıyor:

"Kürdlerin sayısı çok fazladır. Aralarındaki problemler keskin kılıca dönüşmemiş (düşmanlık) olsaydı daha büyük bölgelere yayılırlardı. Kendi aralarında bölünme en büyük sorunlarıdır."

 

 

 

 

 

 

 

 

Xelkên Kevnare yên Rohilatê
Ancient Oriental Peoples

(Eski Doğu Kavimleri)

 

 


Kürtlerin tarihine bakınız, mübalağasız 4 bin yıllık bir direniş ve devlet geleneğimiz var. Hatti olarak direnmekle Hattuşaş'ı ortaya çıkarmış, Mitanni olarak direnmemiz Waşuganni'yi. Zagroslardan Luvi olarak inmiş Babil'i ele geçirmişiz çevre halklar Kassit demiş, biz kendimize Lulubi demişiz. Bu saydıklarımın her biri imparatorluktur. Her biri yüzlerce yıl yaşamıştır. Sonrasında Skyt olarak Susa'da tekrar imparatorluk olmuş, içerden darbe ile dağıtılmış ve Med olarak tekrar imparatorluğa dönmüşüz. Son imparatorluk Part'tır, 450 yıla yakın imparatorluk olarak yaşamıştır. Buraya kadar saydıklarım Kürt hikayesinin Ur hanedanlığıyla başlayarak kayıtlara geçmiş tarihsel seyridir. Bunların dışında kürt devletleri var, başkentleri, yöneticileri biliniyor.


Tarihte her milletin ve her devletin yenilgileri vardır ve olmuştur. Kürtlerin tılsımı Lulubi isminde saklı, "ışığın çocukları-ışığa hükmedenler" şeklinde çevirmek mümkün. Hattuşa da öyle. Hetaw, zazakideki Tij'in karşılığı, güneş (ışığı-aydınlığı) anlamında. Yazım farklılığı bizlerin bu bilgileri farklı milletlere ait kayıtlardan aktarmış olmamızda. Taş ve tabletlere sinmiş transkripsiyon tozuna üflediğimizde bu isimlendirmelerin kürt aslı ve karakteri beraklaşıyor, anlamını buluyor.


Bu tarihi değinmeden de anlaşılacağı gibi kürtlerin her zaman ışığı ve yol göstereni vardır ve olmuştur. Kürtlerin her zorlu dönmeden sonra tekrar felaha taşınmasının sırrı da ışığa verdikleri önemde karşılığını bulur. Bugünkü felaketimiz bu noktada düğümleniyor. Kürtlerin tarihinde ilk defa millete öncülük edecek aydın, ruhban ve yönetici sınıflar ezici ekseriyetle işgalcilerin dini-ideolojik safsatalarıyla donanmış olarak fiilde işgalcinin bileşeni hatta askeri durumunda.

(....)

Kenan Fani Doğan

 

**

''Notuma dersler diyerek başladığımda kimse ders vermeye kalkıştığımı düşünmemeli, ders aldığımı anlatmaya çalışıyorum. Milletlerin müderrisi tarihtir. Kürdistan tarihinde önemli dönemeçlere ve şahsiyetlere bir göz atalım. Hepimize dersler var.

Selahaddin'le başlayalım. Bilgisiz olduğunu söyleyemeyiz,. Cesurdur, yeteneklidir ama kendine güveni yoktur. Kendine güveni olmayanın milletine de güveni olmaz.
Selahaddin haçlı işgaline karşı islam ordularına komutanlık etmiş, bu savaşlarda en büyük direnci kürtler göstermiştir. Buna karşılık Selahaddin kürt devleti ilan etmek yerine halifeyi metbu kabul ederek meşrulaştırmış ve hilafetin hizmetine girmiştir. Bu andan itibaren Kürdistan bir eyalet, Selahaddin halifenin serdarı, yöneticisi, velhasıl ne derseniz deyin hilafetin hizmetkarıdır. Eyaleti üç kuşak sonra Nasreddin Hoca'nın kuşu gibi küçülmüş, nihayetinde bitmiştir.

İdris-i Bitlisi kürtleri Osmanlı lehine İran'a karşı birleştirmiş, savaştırmış, Osmanlı ordusu Çaldıran muharebesinde kürtlerin cesareti ve özverisiyle galip gelmiş, Tebriz'e kadar kürtlerin korumasında ilerlemiştir. Savaş sonrasında kürtlerin kendilerine bir kral tayin ederek Osmanlı ile ilişkilerini devlet düzeyinde sürdürmeleri istendiğinde; "kürtler ortak bir yönetimde ittifak edemezler, bize bir kral tayin edin" denmiştir. Osmalı, bir çavuşunu Diyarbakır beylerbeyliğine Kürdistan kralı olarak atamış, ilk biat eden İdris olmuştur. Kürtlerde generali bırakınız çavuş kıtlığı bile vardır demek yanlış olmaz. Bugün bile öyledir, bir yeryüzü ucubesi olarak kürtler mecliste türklerle temsil ediliyor, temsilden başka her şey olan bu ucube şayet adam kıtlığı değilse nedir?

1. Dünya savaşı yıllarında İngiliz ve Fransız entellijansiyası kürtlerin devlet olmaları gerektiğini sürekli rapor ve hükümetlerine telkin etmektedir. Kürtlerin etkin münevverlerinin toplandığı siyasi çatıdan bu devletleşme beklentisine ve teşvikine verilen cevap; "zor günüde din kardeşimize kılıç kaldırmayız" olmuş, bununla yetinilmemiş Şeyh Mahmud Berzenci İngiltere'ye savaş açmıştır. Aynı dönemde Mustafa Kemal'in Cizre'de konuşlanmış türk kolordusunun komutanı Nihat Paşa'ya çektiği telgraf; "kürtleri ingilizlerle uzlaşamayacak konuma çekinceye kadar destekleyin" mealindedir. Sonuç hüzün vericidir. Kürdistan beşe bölünerek kürtlerin beli kırılmıştır.
Bush ABD'si Saddam'ı devirdiğinde kürtlere bağımsızlık ilan etmelerini salık verdiğinde kürlerin cevabı "arap kardeşleriyle birlikte yönetmek" olmuş ve Mela Mıstefa'nın Saddam gibi bir insan müsveddesine bile kabul ettirdiği 8 vilayetli Kürdistan'dan bugün ancak üç vilayet kürtlerin elinde kalmıştır. Bu üç vilayet de İran pasdarları ve Türk karakollarıyla dolup taşmaktadır. Ortada olmayan bir tek hükümranlıktır, hükümranlık dışında ne ararsanız ve kimi ararsanız Kürdistan'da vardır, sadece hükümranlık yoktur.

Yine bir lider Hazreti İsa'dan yetkin, Marx'ı aşkın olduğunu söylemiş, derdest edildiğinde ağzından çıkan ilk söz; "anam türktür, bana devlete hizmet etmem için şans verilsin" olmuştur. Bir başka lider "türklere sarılın" diyor. Bize bir çavuş tayin edin, bizi çavuş yönetsin demenin güncellenmiş ifadesidir.

Kürtler şüphesiz yeryüzünün en direngen, toprağına en tutkulu, en fedakar milletidir. Bunu ben söylemesem kesintisiz başkaldırılarıyla, tükenmeyen enerjisiyle, özgürleşmek için her dönem sergilediği fedakarlıklarıyla kürtlerin tarihi dünyaya anlatıyor ve kanıtlıyor.

Kürtler için basiretsizlerin, dönek ve eteklenmeci şahsiyetsizlerin, kendine ve milletine güveni olmayanların lidere mahsubu vaki olmasına karşılık erdem sahibi ve faziletli liderler de çıkmıştır. Bitlis'in idam sehpaları buna tanıktır. Koçgiri'de infaz mangalarının karşılarına dikilenler buna tanıktır, Diyarbakır meydanları buna tanıktır, Harput'un Buğday Pazarı buna tanıktır. Esirgenen mezar taşları kürdün yiğitliğine, basiretine tanıktır.

Kürdün öncüleri güvensizdir. Referandum yapıldığında milletin % 90'ı bağımsızlık derken, kürdün öncüsü kürt katilini "stratejik ortak" ilan eder.
Kendine güveni olmayan öncünün milletine de güveni yoktur. Kürdün dersi yaşadıklarında ve karşılaştıklarında gizli, bu dersi aşikar edene aydın derler. Çünkü her ders aydınlatır, tarihinden ders almayansa kürt gibi karanlıkta kalır.''


Kenan Fani Doğan


_____
NOT: Binlerce yıllık devlet olma geleneği olan kürdlerle mukayese edildiğinde türklerin ilk devleti (Karahanlılar) 10. yüzyılın sonlarında kurulmuştur. İigalci islamo-faşist türk devleti'nin bu konuda 'tarihte 16 türk devleti' iddiaları asılsızdır. Birçok kürd devletini de türk devleti olarak göstermektedir.

 

 

 

 

 

 

 

Uygar Kürdistan Tarihinde Vuku Bulmuş İstilaların Başında
BARBAR TÜRK & ARAB İSTİLASI GELİR

TARİHTE TÜRK & ARAB BARBAR İSTİLA AKINLARI
Tarih, üretmemiş olanların saldırılarına karşı üretmiş olanların verdiği direniş savaşıdır. Ama bugün ileri sürülen tarih bilinci, ütretmemiş saldırgan barbarların kendi yazdıkları neredeyse hepsi GERÇEK OLMAYAN, YALANA DAYANAN resmi bir tarihtir.



Hiç üretmemiş, hiç üretmeyen, sürekli toplayıcılık, avcılık ve talancılıkla karın doyurmuş, barbarlık, dehşet ve ölüm saçan
Orta Asya'nın insanlık dışı step vahşilerinin uygar Kürdistan'a ve Avrupa'ya saldırıları .. (10. yüzyıl)

KÜRD HALKI HEP BARBARLARA KARŞI SAVAŞMIŞ BİR HALKTIR

Kürd halkı üretici olduğundan, medeniyet kurucusu olduğundan, hep toplumsal sükunet (barış) ve ilerleme yanlısıdır ve bu nedenden dolayı, tarihten beri hep barışçı, ÖZGÜRLÜKÇÜ olan bir halktır. Her kim ki üretim ve ilerlemenin sükunetini (barışını) ve özgürlüğünü bozarsa, kürd halkı doğal olarak hep ona karşı durur. Medeniyetin varlığının ve ilerlemesinin en temel iki prensiblerinden olan sükunet (barış) ve ilerlemeyi sadece üretmeyen ve dolayısıyla da kültürleri OLMAYAN BARBAR YAĞMACI kavimler talancı saldırılar gerçekleştirerek bozar.. Kürdler bu bozguncu kavimlere salt bu nedenden dolayı hep karşı durm uştur ve hatta bu barbarlara karşı savaşmak zorunda kalmıştır. Örneğin kürd halkı tarihte iki büyük ÜRETMEYEN-BARBAR KAVİME; köleci asurlar ve vahşi akadlara karşı da savaşmak zorunda kalmıştır. Kürdler akadları MÖ 2154 yılında ortadan kaldırmak zorunda kalmıştır ve köleci asurları da MÖ 612 yılında siyasi tarih sahnesine bir daha asla dönmemek üzere bitirmiştir. Kürdler tarihten beri barbarlığa karşı durmuştur. Medeniyeti ilk kuran üretici kürdler, üretmedeğinden talan ve yağma ile geçinen talancı, köleci asurlar ve akadlar gibi barbar kavimlere karşı koymak zorunda kalmıştır. Günümüzdeki barbarlar ise din (islam) ideolojisi altında köleci asurların ve saldırgan akadların mesleğini, yani yağma ve talancılığı sürdürmektedirler. Kürdleri yok edip kürdlerin vatanına el koymak peşindeler. İşte budur bütün sebep. Bu kavimlerin kimler olduğu malum. Din maskeli barbarlığı hayat modeli edinmiş kavimlerdir ve neredeyse BÜTÜN Ortadoğu bu barbarlardan mürekkeptir, en fazla da malum üç islamist ulus var Ortadoğu'da: TURK-ARAB & PARS İSLAMIST NASYON'ları..
Bu dediklerim sadece işgalci islamist Ortadoğu müslüman nasyonları için geçerlidir. Diğer kıtalardaki müslümanları imtina ederim.


"Bedawi (arab) Robbers"
Arab çapulcular

 

Padişah danışmanı Îdrîs-î Bîtlîsî haininin büyük marifeti:
Osmanlı işgalcilerini Abrupa'ya sefer yapmaktan caydırmak ve kürdlerin üzerine saldırtmak

 

 

 

KÜRDİSTAN ÜZERİNDE PAYLAŞIM MÜCADELELERİ

- I -

KÜRDİSTAN'IN 1514'te OSMANLI TARAFINDAN İLTİHAK EDİLMESİ NASIL GERÇEKLEŞTİ

Akkoyunlular döneminde yaşamış Hüsamettin Ali oğlu adlı bir kürd islam aliminin oğlu olan İdrisi Bitlisi (1457-1520) Rey’de (Acemistan) doğmuştur. İdrisi Bitlisi akkoyunluların sarayında yetişmiş ve hep akkoyunlulara katip olarak hizmet etmiştir. Akkoyunlu yönetimi safevilerin lideri Şingal kürdü olan ezidi kürd asıllı Şah İsmail’in yönetiminin altına girince, akkoyunluların resmi multi-lingual katibi olan İdris görevsiz kalıyor. Trabzon’dan gemiyle Edirne’ye osmanlı sultanı 2. Beyazit’in yanına gidiyor ve Heşt-i Beheşt (8 cennetli) adlı Gazi Osman’dan ta 2. Beyazit’e kadar olan 8 osmanlı padişahlarının bibliyografisini içeren bir kitap yazıyor. Osmanlıya yaptığı bu büyük yaranmacılık osmanlı yöneticileri tarafından fazla önemsenmediğinden dolayı bu defa Şah İsmail ile mektuplaşma yoluyla safevi imparatorlouğu ile ilişkiye geçiyor. Diyarbekir’e gitmek için Şah İsmail'den izin (vize) istiyor ama bu isteği kabul edilmiyor. Ancak hac farizesini yerine getirebilmek için Hicaz’a gitmek için Şah İsmail’den izin alabiliyor. Bir süre sonra Şah İsmail’e ’ben sana iltihak ederek sadece sana hizmet etmek istiyorum’ diyor. Ama bilahare Yavuz Sultan Selim ile tekrar ilişkiye geçerek Yavuz'a tekrar yaranmacılık yapıyor. Yavuz Selim’in gayesi Balkan ve Avrupa’ya doğru osmanlı sınırlarını genişletmektir. Ama İdris Yavuz’a 'safevilerin, Şah İsmail’in imparatorluğunun ta Maraş’a kadar büyük bir bölgeyi kapsasdığına' işaret ederek ’padişahım Doğu’ya hareket et, çünkü kızılbaşlar Elbistan ve Maraş’a kadar geldiler. Ama Kürdistan’ın bütün bey, şeyh ve ağalarının Şah İsmailê değil de sana biat etmeleri için onları ikna etmek işi bana aittir ’ diyor. Çünkü kürdlerin desteği olmazsa osmanlı’nın safevileri yenmesi mümkün olmadığını bilen Yavuz, İdrisi Bitlisi hainine bu ihaneti etmesi için tam yetki veriyor. İdrisi Bitlisi haini osmanlı’yı desteklemek istemeyen kürd bey, şeyh ve ağalarının osmanlı’ya tabi olmaları için onları şu sözlerle ikna etmeye çalışyor: ’Yavuz kürdler gibi sünnidir, islama daha bağlıdır ama Şah İsmail ise şiidir. Biz kürdler de Yavuz gibi sünniyiz.’ Sonra İdrisi Bitlisi Yavuz'a ’ben Kürdistan beylerini sana tabi olmaları için ikna ettim, bizimle beraber hareket edecekler’ diye Yavuz’a bir rapor-mektup yazıyor. Yavuz, İdris’e bir mektup yazıyor ve mektupla birlikte içi boş beyaz kağıttan oluşup altı mühürlü olan bir osmanlı kararanamesi yolluyor ve şöyle yazıyor: ’bu boş devlet kararnamesine adlarını yazarak, hangi Kürdistan beyine, hangi rütbeyi, hangi yurtluğu ve ocaklığı vereceksen sen karar ver’. Yavuz, İdris hainine ikinci bir mektup yolluyor ve mektupta ’işittim ki sen birçok Kürdistan vilayetini osmanlıya ’alupsun’ katmışsın, inşallah Diyarbekir’i de alırsın’ diye yazıyor. Bundan sonra Yavuz Amasya’da kürd beyleriyle bir toplantı yapıyor. Toplantıda görüşülen, tartışılan konu ’eğer kürdler safevi imparatorluğuna karşı osmanlıya yardım ederlerse ve osmanlı safevileri (Şah İsmail’i) yenerse, kürdler osmanlı’da hangi statü sahibi olacaktır’. Ele geçirilecek olan Safevi mülkünde, on tane kürd beyine babadan oğula geçen yurtluk ve ocaklık verilmesini istiyor osmanlı sultanı. Bunun dışında da 13 kürd eyaletininin de muhtariyet (otonomi) sahibi olma sözünü veriyor. Yani iç işlerinde serbest ama dış işlerinde ise osmanlı’ya bağımlı kalmak suretiyle. Kürdler ve osmalılar arasında 1514 yılında yapılan bu anlaşmaya Amasya Sözleşmesi (protokolü) deniyor. Birçok kürd beyi osmanlı’ya iltihak etmek istemiyor. Bunlardan Egil kürd beyi Kasim Beg, Şah İsmail’in eniştesi Hasankeyf beyi Melik Xelil, Lice beyi Emir Ahmed, Hazro’da Omer Beg, Bitlis beyi, Hizan beyi Davud Beg osmanlı’ya katılmak istemiyorlar. Ama İdrisi Bitlisi’nin kurduğu büyük ihanet ağı karşısında fazla direnemiyorlar. Şah İsmail yenilerek Tebriz’e çekiliyor. Kürdistan topraklarının hemen hemen tamamı osmanlı’nın eline geçiyor. Bir osmalı belgesinde ’Kürdistan’ın fethi’ne sebep olan üç kişi gösteriliyor ve bunlara birer madalya hazırlanıp verilmesi telkin ediliyor: Yavuz Sultan Selim, İdrisi Bitlisi ve şu an mezarı Kurşunlu cami (Fatih Camii) avlusunda olan Diyarbekir valisi Bıyıklı Kürd Mehmet Paşa. Yani Kürdistan’ın osmanlı tarafından işgal edilmesine neden olan bu üç kişiden sadece biri türk, diğer ikisi ihanetçi kürdtür. 1515’te Diyarbekir valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdrisi Bitlisi hainlerinin yüzünden Diyarbekir surlarının anahtarı direnmeden osmanlı’ya teslim ediliyor. İdris haini 1520’de İstanbul’da geberiyor ve türkler onun mezarının bulunduğu yeri otoyol yaparak hergün üzerinden binlerce insan geçmesini sağlıyor. Bıyıklı Mehmet Paşa ise beylerbeyi denilen olağanüstü hal bölge valisinin yetkileriyle donatılarak, osmanlıya iltihak etmiş bütün beyler ona tabi ediliyor. Kürdistan 1514 yılında böylelikle ilk defa osmanlı ve safevi imparatorlukları arasında iki parçaya bölünmüş oluyor. Daha sonra 1639 yılında Kasri Şirin şehrinde osmanlı ve safevi imparatorlukları arasında yapılan bir anlaşmayla Kürdistan Şarki (doğu) Kürdistan ve Garbi (doğu) Kürdistan olmak üzere iki parçaya bölünerek, Kürdistan'ın parçalanması bu iki işgalci devlet tarafından resmi kayıt altına alınıyor. 1828 yılında ise, Rusya ve safeviler arasındaki bir savaşta safeviler mağlup oluyor. Tükmençayır denilen yerde ruslar ve safeviler arasında yapılan bir anlaşmaya göre, safeviler Doğu Kürdistan topraklarının bir bölümünü Rusya’ya vermeye mecbur ediliyor. Sonra Rusya bu kürd toprakları üzerinde Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan diye üç yeni devlet kuruyor. Bu her üç devlette Kürdistan coğrafyası üzerinde kurulmuş devletlerdir. Kürdistan Rusya, Safevi ve osmanlı imparatorlukları arasındabu bölünmüş ve paylaşılmış haliyle tam 3 parçaya bölünmüş oluyor. 1923 yılına gelince de ingiliz, fransız ve almanlar tarafından yıkılan siyasal islam merkezi osmanlı’nın külleri üzrinde adını almanların icat ettiği: 'Türkei' yapmak suretiyle bir yeni türk ulusu yaratılıyor. Aynı şekilde Irak ve Suriye diye osmanlı sultasının altından çıkarılmış bu bölgelerde de aynı adla iki yeni devlet daha yaratılıyor. Bu çakma devletlere osmanlı sultasının altındaki Kürdistan toprakları devredilerek kürdlerin ülkesi Kürdistan tam 5 parçaya bölünüyor. Kürdistan’ın bu parçalanmışlık ve bölüşülmesini Lozan anlaşması denilen bir anlaşmayla kürd halkının iradesine karşı bir şekilde kararlaştırılıyor.

 


Seyyah Giovanni Maria Angiolello (1451-1525

 

23 Ağustos 1514

Kürdistan Hükümetleri ve Osmanlı arasında yapılan ittifak sonucu Safeviler Çaldıran savaşı’nda yenildi.

“Kürtler çağırmasa Yavuz Sultan Selim asla Şah İsmail’e saldırmaya cesaret edemezdi...”

Seyyah Giovanni Maria Angiolello (1451-1525)

 



Safeviler işgal ettikleri Kürdistan toprağından çekildiler. Safeviler’in işgali sırasında yüzlerce kürd büyüğü diri diri yakılarak katledildi.

Kürd hükümetleri bağımsız bir şekilde kendi topraklarını yönetmeye devam ettiler.

Çaldıran Savaşı: Kürdler, osmanlılar, İdris-i Bitlisi ve Yavuz Sultan Selim

1514 Çaldıran Savaşı neticesinde Kürdistan Beylikleri ve Osmanlı Devleti arasında “Amasya Antlaşması” imzalandı.
Yavuz Sultan Selim, Kürdistan Beylerbeyi yetkisini İdris-i Bitlisî’ye verdi.
İdris-i Bitlisî, Kürt beylerine kendi aralarında birini seçmelerini istedi.
Kürt beyleri kendi aralarında anlaşma sağlayamadı.
Bitlis ve Cizre Beyleri olumlu görüş belirtirken daha küçük beylikler “birine bağlı olamayız” diyerek bu tarihi fırsatı kaçırdılar.

Amasya Antlaşması gereği Kürdistan beyleri bağımsız oldu. Yönetim babadan oğula geçecek, osmanlı sultanı buna müdahil olmayacaktı.
Bunlar gerçekleşirken, Diyarbekir gibi önemli bir merkez Bıyıklı Mehmet Paşa’ya verildi.

 

 

 

 

''Kürde fırsat ferme ya Rab,

dehre sultan olmasın

Ayağını çarık sıksın,

asla iflah olmasın

Vur sopayı al ekmeği,

karnı bile doymasın

Ol çeşmeden gavur içsin,

Kürde nasip olmasın!'

Bu kürd halkı için son derece düşmanca sözler smanlı tohumlarından Yavuz Selim'e aittir.

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yüz ifadelerine bakın.. hiç istisnasız hepsinin yüzünden açık bir dehşet ve vahşet ifadesi okunuyor. İşgalci osmanlı islamo-faşistleri örneğin kürd nüfusunu baltalamak için küdleri toplu olarak değişik uzak şehirlere sürdüklerinde, ölümlü, hastalıklı, çoluklu çocuklu, yaşlı başlı insanlarla aylar boyu süren bitkin bir yolculuktan sonra vardıkları şehrin dışında 'karantina'ya alınıyorlardı sömürge valiliklerince. Kürdistan'ın o kavurucu yaz sıcağından korunmaları için bir çadır bile verilmeden, minnacık bebeleriyle birlikte yaz aylarının kızgın güneşinde haftalarca, aylarca bekletiliyorlardı. Onların başında bekleyen askerlere günde üç öğün su ve yemek getiriliyordu ve bu askerler susuzluktan can veren kürd bebelerinin gözleri önünde su içip yemek yiyebiliyorlardı. Ölümlerle dolu uzun süren zorlu bir yolculuktan sonra bu defa vardıkları yerde güneşin altında can veriyorlardı. İşgalci, islamo-faşist türk devleti'nin amacı kürdlerin büyük nüfusunu baltalayarak yok etmek ve kürd nüfustan boşalan kürd mülklerine türkleri yerleştirerek Kürdistan'ı türklerin vatanı yapmaya çalışmaktı. Üstelik kadınları çocuklarıyla bilikte erkeklerden ayırıp başka bir tarafta tutuyorlardı. Bu da sadece kürd tehcirzedelere uygulanan değişik bir işkence türüydü.

Tarîxa biryara tehcîra kurdan: 2.5.1916

Yên biryardar: Hikûmeta Îtîhadî Terakî.

Hejmara kurdan yên ketin ber tehcîrê: Zêdeyê milyonek.

Hejmara kurdan yên ji ber tehcîrê mirin: 7- 8 sed hezar.

Sebebê tehcîrê: Guhertina demografî.
Sebebê siyasî: avakirina.miletekî bi navê tirk î homojen

Dema tehcîra kurdan: Hîn jî dewam dike.
Hejmara kurdan ku heta niha ketine ber tehcîrê:
10 milyon.

Hejmara kurdan ku hatine qir kirin heta niha: Tevî mirîyên tehcîrê, zêdeyî milyonek.

Dem û warên qirê: Koçgirî, Tevgera 25an, Agirî-Zîlan, Dêrsim û gelek cihên din ...

Hejmara kurdan ku ketine ber qira asîmîlasyona çandî û nasnameya etnîkî: Zêdeyî deh milyonî.

2ê Gulanê sala 1916... Roja biryara tehcîr û îmhaya miletê kurd ya resmî ye. Roja pûçkirin, jihevxistin û rizandina mefhûma miletê kurd e. Sed û pênc sal di ser re bihurîn...

Statuya miletê kurd li Bakûr: Sifir.

Bîr û bîranîn, zanîn û şiûr e! 

2022

Serdar Roşan

 

 

 

 

 

 

 

BİLİM VE KÜRD TARİHİ



"Bir Bilimsel Teorinin Gücü Yapacağı Kestirimlerle Ölçülür'' Bu sözler türlerin kökeni üzerine, kuşların dinozorlardan türeme evrimi ve gelişimi konusunda söylemiştir. 18. yüzyılda kuşların evrim tarihini kuş fosilleri üzerinde yaptıkları anatomik karşılaştıma çalışmalarıyla tespit etmeye çalışan avrupalı bilim adamları, kuşların dinozorlardan türedikleri ve kuşların dinozorlarla bugünkü türleri arasında olan, bir 'ARA TÜR'ÜN (PROAVIS) olması gerektiğini, bu ara türün fosilini DAHA BULMADAN bir teori olarak ileri sürmüşlerdir. Ve bilim adamlarının böyle bir ara tür konusunda ileri sürdükleri bu faraziyeyi doğrulayan, tıpkı fosil daha bulunmadan ileri sürdükleri gibi 1990'lı yıllarda Çin'de böyle bir ara türün (MICRA-RAPTOR GUI) fosili bulunarak bu teorinin doğruluğu da böylece ispatlanmış oldu.

Daha fazla zaman kaybetmeden eski yunanca’nın eski kürdçe'den türediği yönündeki teorinin doğru olduğu yönünde bir dilbigisi çalışması yapılarak, bu teori tam bir bilimsel temele oturtularak ispatlanmaya çalışılmalıdır kürd dilbilimcileri tarafından ve özellikle de eski yunanca ve kürdçe'yi iyi bilen kürd dilbilimcileri tarafından.

Bu konuda kürdler arasında ne yazık ki tek bir kürdten başka bu çalışmaya öncülük yaparak bu teoriyi tarih ve etimoloji bilimi ışığında ispatlayacak başka kimse yoktur ve bu kişi de eski yunan ve kürd dili araştırmacısı ve uzmanı Ali Ozlutas (Ali Karduxos)’tur.

Bu bakımdan onun çalışmalarına yardımcı olmak bir yurtseverlik gereğidir.. Kürdler pre-historik dönemin en son evresindeki kendi göz kamaştıran medeniyet tarihleri konusunda büyük bir etimolojik ve tarih çalışması başlatmalıdır. Kısır kürd siyasi çatışma ve çekişmeleri bir kenara bırakılarak, değişik siyasi görüşten kürdlerin elbirliğiyle böyle bir çalışmaya koyulmaları tarihi bir görevdir. Bu misyonu en başta Ali Ozlutas hoca olmak üzere çok rahatlıkla yerine getirebilecek yetkin bir kürd tarihçi ve dilbilimci şahsiyetler gurubu mevcuttur ama ne yazık ki her biri değişik bir siyasi cenahta yer alarak böyle ortak bir çalışmaya şimdilik uzak duruyor gibidirler. Adlarını burada tek tek vermek isterdim ama şimdilik bunu bir kenara koyuyorum. Üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir soru: Acaba bütün bu düşünce üretebilen fikir motorlarımızın Paris Kürd Enstitüsü yönetim kurulunda bulunan dilbilimci Reşo Zilan'ın insiyatifçisi olduğu Kurmanci Dil Grubunun yaptığı gibi bir dil araştırma grubu oluşturup, en az yılda bir kez toplanıp ESKİ-KÜRDÇE YUNAN DİLİ'NİN KÖKENİDİR teorisi üzerinde veya Eski Kürdçe'nin Doğuşu ve Yayılımı konusunda bir çalışma başlatamazlar mı?? Böyle bir grupta yer alıp kürd (insanlık) tarihine önemli katkılarda bulunabilecek profesyonel ve amatör (ama kürd dili ve tarhi konusunda geniş bir birikimi olan) 9 (dokuz) engin bilgili yetkin kürd dilbilimcisinin adı yanımda saklıdır.

27.02.2021 GC

_________

- Tıpkı Darwin'in EKSİK HALKA teorisini oluşturan sudan-karaya geçişi sağlamış ARA TÜR CANLI'nın (Takaallit = ayaklı balık) Darwin'in ölümünden çok sonra jeologlar tarafından 2007 yılında Alaska (Pangea)'da buluınması gibi.. Profesör Şengör'ün sözünü tekrar hatırlatmada fayda vardır: "Bir bilimsel teorinin gücü yapacağı kestirimlerle ölçülür'' Kaldı ki kürdlerin ve kürdçe'nin Ortadoğu Medeniyeti'nin en ilk kavmi ve dili olduğuna dair hem bilimsel ve hemde efsanevi çokça veriler var elde.. Teorimizin sahih olduğundan şüphe yok ama GÜÇLÜ BİR TERORİ olabilmesi için çok erkenden bir bilimsel teori olarak ortaya atılmalıdır, yani erkenden kestirilebilmelidir. Böyle yapılmalıdır ki hem etkisi (değeri) çok daha yüksek olsun. Tıpkı Gerhard Heilmann'ın PROAVIS/MICRA-RAPTOR GUI 'Ara Tür'ü faraziyesi gibi, tıpkı Darwin'in Takaalit konusundaki bilimsel teorisi gibi.

- Kestirim: faraziye

 

 

Kürdlerin dili, edebiyatı ve kültürü tarihte büyük bir muazzamlıktadır. Ama İslamcılık ideolojisi kürdlerin bu muazzam tarihini tam KARARTTI ve dünyanın hafızasından neredeyse tamamen silmeyi başardı. Kürdler insanlık tarihinde öyle önemli bir halktır ki neolitik kültürü hem yaratan ve hemde geliştiren ve ta antik tarih dönemine kadar da büyük krallıklar ve imparatorluklar kurmuş bir kavimdir. Ama yazılı tarihte kürdlerin esamesi bile okunmuyor bugün!? Hatta kürdlerin yarattığı tarihi eserler bile, 'asurlularındır', 'ermeilerindir', 'selçuklularındır' diye başka kavimlere mal ediliyor! Bütün bu kötülükler islamdan dolayı vuku buldu. İslam ideolojisinin mucidi ve sahibi araplar her feth ettikleri ülkeyi, yalın deyimiyle her istila ve yağma ettiği yerin kültürünü silerek tarihini yok ediyordu. Feth etmek demek arapçada ZORLA zapt etmek almak anlamındadır. Kürdistan feth edildi, zorla alındı. Herne kadar bu işlem uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleştiyse de yine de zor kullanılarak kürdler arapların esiri edildi. Araplar kürdlerin ülkesini parça parça ve adım adım fethetti. Hepsini birden feth edemesi. Kürdistan hem büyük bir ülkedir ve birde kürdlerin savaşkan ve cesur boyları işgalci arap ordularına büyük kayıplar verdiriyordu. Tam bu dönemde dönemlerde bir de moğol salıdırıları gerçekleşti. Moğollar hem kürdlere ve hemde araplara saldırıyordu. Kürdler kendilerini korurken moğollara karşı direndiklerinde araplarla ittifak içine girmiş oluyorlardı. Arap siyasi ideolojisi islam biraz da moğolların yüzünden Kürdistan’da yayıldı.


Kürdlerin tarihi milattan sonra 7. yüzyıldan İŞGALCİ-YAĞMACI islam orduları Kürdistan'ın sınırlarına dayanmakla birlikte tam baş aşağı yuvarlanmaya başladı. M.S. 1000 yıllarında ise bu defa kürd halkını millet olarak ortadan kaldırmaya çalışan başka bir İSTİLACI kavim, türkler orta Asya'nın çorak bozkırlarından kalkıp Kürdistan'a gelerek medeni ve barışçıl kürd halkının vatanını istila ettiler. İstilacı türk boyları çekirge sürüleri gibi Kürdistan'ı işgal etmişti. Sonra bir iki on yıl kadar kısa bir sürede islamı gönüllü olarak kabul eden türk istilacılar, yağmacı arap boylarıyla birleşerek islam ideolojisi çerçevesinde yeni istilacı devletler oluşturdular. Bir taraftan arap halifelik devletleri ve bir diğer taraftan da osmanlı imparatorluğu katliam ve baskılarıyla kürdler asimilasyoncu özgürlük düşmanı islam ümmeti devleti içinde yavaş yavaş eritildi. Yani başka bir deyişle, islamın siyasi hakimiyetinin Kürdistan'da oluştuğu 7. yüzyıldan sonra kürdler askeri takatten düştüler ve son 10. yüzyılda da kavim ve millet olarak ortadan kalkma tehlikesi ile karşı karşıya geldiler. İslam ümmeti devleti kürdleri bir halk olarak tarihten silip yok etmeyi amaçlıyordu.


Birinci dünya savaşı sonrasında yeni milli devletler kurulmaya başladığında kürdlere varlığını bir ulus devleti kurmak suretiyle sürdürme imkanı doğunca, bu defa yine islam siyasi ideolojisi nedeniyle kürdlerin devletleşmeleri engellendi. Burada o dönemin kürd asılzade ve aristokrasi sınıfının da büyük hata, SUÇ ve yetmzlikleri vardır. Kürd asılzadeleri Bedirhaniler, Cemilpaşalar, kürd siyasi liderlerden Şeyh Mahmud Hafid gibiler (örneğin Şeyh Mahmud, ingilizlerle beraber çalışmak yerine müslümanlıktan dolayı kürd katili Atatürk ile ortak oldu) milli bir kürd düşünce ve eylemi içinde olmak yerine istilacı ve köleleştirici islamla kafayı üşütmüşlerdi. Kürdistan'ı istila etmiş olan ve kürdleri köleleştiren arap ve türk istilacılarına 'müslüman kardeşliği' atfında bulunacak kadar ulusal devlet fikrinden uzak, hatalı ve geri bir zihniyet sahibiydiler. Sonra uyandıklarında türkler ve araplar kendi ulus devletlerini kürdlerin toprakları üzerinde çoktan beri kurmayı başarmışlardı. Bunun için bu kürd asilzade ailelerinin herbiri hapis ve sürgüne zorlandılar. Hapis ve sürgünü bu istilacı ve yağmacılara 'din kardeşliği' körlüğü ile yaklaştıkları için tam hak etmişlerdi ama esas büyük zarar bunların bu affedilmez suç ve hataları yüzünden bağımsızlığını ve özgürlüğünü kaybederek işgalci islamo-faşist türk ve arapların sömürgesi ve kölesi durumuna düşen kürd halkı gördü.

İSLAMCILIK ZEHRİ KÜRD BEYNİNİ TAM ZEHİRLEMİŞ

Müslüman kürdlerin beyni islamcılık zehri ile zehirlenmiştir. Bunlardan insanlık ve kürdlük için hiçbir keramet çıkmaz. Niye? Çünkü dedemden ve babamdan biliyorum. Müslümanlık konusu dışında ikisi de Zaloğlu Rüstem gibi örnek alınacak gözü pek, cesur ve mert kürdi bir şahsiyet sahibi idiler AMA islam ve müslümanlık söz konusu olduğunda ise bu büyük yiğitlik ve cesaretlerinden eser yoktu meydanda! Tamamen islamcılığa teslim olmuş yaşayan birer ölüydüler. İslam dışı konularda insanlıkları kürdlükleri çok canlıydı, dipdiriyi. Ama islam işe karşınca kürdlükleri ve insanlıkları TAM ÖLMÜŞTÜ. İslamcılık zehri beyinlerini tam zehirlemişti. İşte bizim kuşak bu lanetli islamcılık ideolojisini kendi şahsiyetimizde uygygulamayıp islamcılığı tamamen reddetti. Bizden sonraki kuşağın da bizim gibi gözü açılmalı AMA sürgünde olduğumuzdan dolayı bu yeni kuşak bizimle yetişmedi, ne yazık son yeni kuşakla aramızda büyük bir kopukluk var!!


 

 

 

 

 

 


Kasr-ı Şirin antlaşması 17 Mayıs 1639

 

türkmençay antlaşması 1828

 

 

 

 

 

Alparslan zındığı

Malazgirt Savaşı, 1071
“Sultan Alparslan önce Allah’a sonra emrinde bulunan 4.000 kişilik özel ordusuyla birlikte savaşa katılan 10.000 kişilik Kürt ordusuna güveniyordu.”
Sıbt İbnü’l Cevzi, Mir’âtü’z Zaman fi Târihi’

(YORUM: Bu hadise kürd halkı için çok büyük bir embesilliktir ve sonucu bugünkü ibretlik hüsran ve felakettir. İşgalcilere müslüman oldukları için
yardım etmenin cezasını tam 1000 senedir çok ağır bir şekilde çekiyor kürd halkı ve toplumu. Lanet olsun bu ahmakça işbirliğine!)

1071 yılında kürd, türk ve araplardan oluşan bir ordu (Mervani-Selçuklu) Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen'i mağlup etmişlerdir.
Malazgirt savaşı öncesi Kuzey Kürdistan kürtlerin kontrolündeydi. Bu karma ordunun zaferinden sonra siyasi erk göçek-işgalci türklerin eline geçmiştir.
Kürdlerin bu büyük siyasi hatası, sonradan acımasızca kürd çocukları katleden bir barbar kavmin yaşamasına ve Kürdistan'ı ele geçirmesine sebebiyet vermiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Zend Kürd Hanedanlığı'nın kurucusu Kerim Han Zend (1705-1779)

''Kerim Han Kurd öldükten sonra Zendler iç kargaşa yaşadı ve dağıldılar. Kürdistan büyük bir coğrafyayı kapsıyor. Kürdler bazen bağımlı bazen de bağımsız bir şekilde tarih boyunca yaşamlarını sürdürdüler.''

Ivan G, 1797, St. Petersburg

(Kaynakta 'Zend' yerine 'Kurd' denilmiştir.)

 

 

 

 

 

 

 

 

"Korduena (Modern Kurdistan) Kardukluların (Modern Kürdler) ülkesiydi. Karduk halkı (M.Ö 400) savaşçı ve dağlı olarak bilinirlerdi.
Perslere itaat etmeyen ve komşuları olan Ermenilere ara sıra baskınlar düzenlenlerlerdi."

Tarihçi K. P Patkanov (1833-1889)

 

 

 

 

Suwarên kurd li sedsala 18:emîn

 

Kürdler en az 4500 yıllık yerleşik, otantik bir halktır. Bu şimdiye kadar tarih bilimcileri tarafından tespit edilen ve bilinen bir gerçektir. Sonra bu son yıllarda arkeoloji ve DNA bilimi alanında gerçekleşen bilimsel teknik devrimler sayesinde kürdler ve Kürdistan hakkında yeni ulaşılan ve bütün insanlık alemi için son derece ilginç ve göz kamaştıran bilgiler kürd halkının ve tarihi ülkeleri Kürdistan'ın medeniyetin en ilk nüveleri olduğu gerçeğini ve 'tarihlerinin izlenilebilir en eski taş devrine kadar uzanan' ve en azından 13 bin yıla kadar ulaştığını bize göstermektedir.

Kürdler her tabii ve siyasi felaketi şimdiye kadar atlatıp yaşamını idame ettirebilmiştir.
İşgalci türkler ise gidicidir ve işgalci türkler bunu gördükleri ve anladıkları için kendilerine bir yer, bir yurt edinmek istiyorlar. İşgalci türklerin vahşileşerek kürd halkına saldırıp Kürdistan'ı ilhak etmelerinin tek nedeni budur: kendilerine ait bir vatanın OLMAMASIDIR.

İşgalci türklerin vatanı yoktur. Türkçe'de vatabn kelimesi bile yoktur, yurt çadır demektir. İşgalci türkler kürdlerin tarihi vatanı Kürdistan'ı işgal etmişler ve kendilerine vatan yapmak istiyorlar.

Kürdlerin ülkesi Kürdistan, tarihten beri büyük askeri istilalara uğramasına rağmen, kürdler bu istilacılara karşı savaşarak Kürdistan'ı hep geri kazanmıştır.

Dağlı kürdlerin dağlık vatanı Kürdistan, istilacıların hiçbir zaman ele geçiremediği mahkem kalelerdir. Kürdistan dağları Kürdistan'ın sigortasıdır. İşgalci türkler bunu çok iyi bildikleri için, bu son 40 yıllık zaman dilimi içinde onbinlerce yıllık kürd dağ yerleşim birimini, dağ köylerini imha etmiştir.

Ortadoğu'daki halklarla mukayese edildiğinde en büyük bir nüfusa sahip olan kürdler, nüfus bakımından da üstün bir vaziyettedir. Kürdleri asimile edemeyen türkler, nüfusumuzu göçerterek soykırım denemeleri yaparak, dev kürd nüfusunu çökermek istiyor.
Kürdler, türklerin sonradan müslüman olmalarından dolayı Kürdistan'da misafir olarak kalmalarına karşı çıkmadılar. Ama türkler, sonradan din (islam) adına sinsice kürdlerin vatanını askeri olarak işgal ettiler. Bu kürd halkının özgürlük ve bağımsızlık iradesine karşı din (islam) yoluyla gerçekleştirilmiş siyasi bir komplo idi.

Bir soru:
Kürdleri hep ileriye doğru taşımış değerler, cevherler ve kaynaklar nelerdir?

Kürd kurtuluşu için bunları tekrardan bulup, ortaya çıkarıp etrafında kenetlenmek gerekir.

Proto-kavim olan kürdler, proto-yaşam biçimini hemen hemen hala hiç terketmemiştir. Ama bu yaşam biçimini sürdürecek şeraitler işgalci ve sömürgeci türkler, araplar ve acemler (farslar) tarafından kürdün elinden alınmıştır. Hatta kürdler binlerce yıldır yaşadıkları şehirlerinden bile çıkarılıyorlar. Kürdlerin en eski yaşam biçimi olan köylü-şehirli yerleşiği, buna kürdçe'de dêmanî denir, göçebe ve yarı-göçebe yaşam biçimi, kürdlüğü topyekün ortadan kaldırmaya çalışan türk işgalci sömürgeciliği tarafından Kürdistan'ın her tarafında şiddetle baltalanarak neredeyse tamamen yok edilmiştir.

Kurtuluş ve özgürlük için gerekli tarihsel, kültürel, sosyal, siyasal değerler korunmalı ve etrafında kenetlenilmelidir.

Kürdü bu zilleten kurtaracak ve ilerletecek başka ne kadar değer varsa, en cılız olanına varana kadar HEPSİ nihayi kurtuluş amacı için ortaya çıkarılmalı, güçlendirilmeli ve etrafında örgütlenmelidir.

Kürdlerin üzerindeki katmerli baskı ve şiddeten dolayı, kürd nüfusunun büyük bir oranı Kürdistan'dan çıkarılarak, tıpkı yahudi halkı gibi dünyanın dörtbir yanına savrularak diaspora yaşamına mahkum edilmiştir. Bu başlı başına büyük bir potansiyel ve değer yaratabilecek bir güce dönüşebilir. Kurtuluş amacı için bu potansiyel ve değerleri meydana çıkarıp ve bunları çok iyi kullanmayı bilmek gerekir.

 

 

 



Abdurezzaq Bedirxan, li rojnameya Bisbee Daily Review Newspaper 1st page 12 June 1915

 

 

KURDISTAN - "Heyva Bi Xêr û Bêr/Zêrîn" ...ew welat e, ku sharistanî jê derketiyê, lê belê îro ji ber xerabiyên dagîrkeriya tirk, ji binî ve guheriye û hîç na yê naskirin.

 

KURTEBIREK JI DÎROKA DAGÎRKIRINA KURDISTANÊ Û REWŞA RAMYARIYA ÎRO KU MIXABIN PIR LI REWŞA DEMA KONFERANSA LOZAN'Ê DICHE

Herêmên li navbera Firat û Dîclê, ku li dîrokê jê re digotin Mezopotamiya, mozaîkek ji mişe gel û milletên têvel ve pêk hatibû. Karguzerî û tesîreke mazin a Mezopotamiya'yê, li ser tevayiya welatên cîhana kevin hebû.

Lêbelê kok û rehê çanda Mezopotamiyayê, dayika şaristaniyê, herêma ku di dîroka şaristaniyê de jê re "Heyva Bi Xêr û Bêr, Heyva Zêrîn" dibêjin, ku wan herêmên bi xêr û bêr ên li dorhêla Firat û Dîcleyê, wan zozanên Kurdistanê ne. Mirov cara yekê li vir çandinê kirin. Têger li vir hat pevxistin û hunera durustkirina mast û penêr li vir derket holê û pêş ve chû. Li nêzîkê bajarê Hewlêrê kêleke (nivishteke kevirî) hatiye dîtin, ku ev yekemîn menuyê lokantayê/ restaurantê ya herî kevin têt zanîn. Temenê vê nivishtê tê diyarkirin, ku li dor 5000 salî ye.

Li dîrokê, mişe xanedanî û qeyserî li Rojhilata Navîn ava bûbûn. Weke gûtî yan jî kurtî ku (4000 berî Zayinê), kasît, mîtanî û mad bi hezaran sal berî zayinê li vir serdestî ajotin, ku van qewman bav û kalanê kurdan in.

Kurdistan, ta serdema modern, ta sala 1919'yê jî, di nav împaratoriya pirr-milletî ya osmanî de xwedî otonomiyê bû. Hingê pir gel û millet bûn xwedî keys û derfet û xwe ji vê "zindana milletan", ji nav destê osmaniyan serbest kirin, bûn gerdenazad.

Piştî şerê cîhanî yê yekem, di sala 1919'yê de Konferansa Parîs'ê ava bû. Hêzên serdest ên piştî şerî, li vê konferansê peyman girtin, da ku Kurd û Ermen bikaribin ji xwe re li ser bermayên împaratoriya osmanî dewletên xwe ava bikin. Lê belê dema peymana Sewr û Lozan'ê jî, çi kes û dorhêl li gor biryara Konferansa Parîsê helwêst diyar nekirin. Ji ber ku delegasyona înglîzan tevlî karguzeriya xebata lobiya dîplomatên tirkan bûbûn û piştgirî bo tirkan dikirin. Ji lew re çavê înglîzan di hêjayiyên xwezayî ya Kurdistanê de hebû. Wan bi alîkariya xebata lêgerînî ya şîrketên xwe yên petrolê, ji mêj ve fêm kiribûn, ku binê xakê Kurdistanê ji petrolê dagirtî ye. Di ser de jî Kurd bela-wela bûn. Çi saziyeke millî a wan a xurt nîn bû. Fermana malbatên mazin û giregirên kurdan rabû. Serok û ronakbîrên kurdan hatin girtin, zindankirin û darvekirin. Yên mayî jî, ji welêt hatin dûrxistin. Rabûnên netewiyên kurdan hatin şkandin.

Hingê Kurdistan di navbera pênc welatan de hat parvekirin. Îran, Iraq, Turkiya, Suriya û Sovyetê.. Çand û zimanê kurdî ji hêla dewleta serdest û faşîst ê tirk ve hat qedexekirin. Kemal Ataturk dest bi vekuştina kurdan kir û bi sedhezaran kurd hatin kuştin û bi milyonan jî hatin dûrxistin ber bi Kapadokiya, Anatoliya û Trakiyayê ve.

Niştecihê welatê Kurdistanê piranî kurd in. Her wisan jî gel û milletên kêmhejimar li Kurdistanê hene, weke; ermen, suryan û ereb. Lê kêmhejimar ji tirkan li Kurdistanê nîn in. Ew tirkên ku li bajarên Kurdistanê dijîn, elemanên dewleta tirk ên sivîl û leşkerî ne. Weke polîs, mamûr û serbazan.

Zimanê kurdî ji malbata zimanên Hind-Ewrûpî ye û ji hêla 40 ta 50 milyonan ve têt axiftin. Kurdî û zimanên latînî ji kok û binyadekî ne û xwedî gelekl gotinên hevbeş in. Gotinên kevin ên kurdî di zimanê yûnanî, înglîzî, frensî, almanî û swêdî bêhejimar in. Nimûne: hesp, hêk, lêv, brû, derî, pire, gol. kon, nav(ok), nav, hwd.

Xelkê cografya Kurdistanê yê geljimar bi tenê kurd in. Ji kurdan mazintir komikên millî li herêmê nîn e. Lê dîsan jî em man bê desthilat û dolîwgerî. Me gel û welatek pir ê pirjimar û naskirî heye, lê em ta roja îro jî, ji bidestvehanîna mafê charenûsiyê bêpar û mehrûm in. Di ser de jî vê serdema dawiyê, hebûn û hêjayiyên milletê me yê mazin û fedakar ên 30-40 salan, bi destê turkofonan hat firotin ji dewleta faşst û kemalîst re. Her heman wek serdema Lozan'ê, pêşî li hêz û hebûna dîplomatîkî ya gelê me yê li bakurê Kurdistanê dîsan hat birrîn. Çawa ku di peymana Lozan'ê de hin chavkor û xwenenas telegraf li ser telegrafên pîrozbahiyê ji bo avabûna komara Tirkiyê ji Konferansê re dihinartin û digotin "kurd û tirk bira ne, em pêshengên kurdan, em dixwazin ku dewletek ji tirkan re ava bibe", her îro jî, van Xwedê gravî serok-merokên kurdan diçin li Parlemanên Ewrûpa'yê û chi daxwazî û xwestekên millî nakin. Bo nimûne Leyla Zana.. Di ser de jî wek ku xelkê Kurd şer xwastibe, li ser hin dirûşm û şîarên bêwate ên wek "Aştiya kurd û tirkan", "biratiya kurd û tirkan" bahs dikin.

Li vê domanê, gava dewletên ewrûpî dixwazin Tirkiyê bigirin nav Ewrûpa'yê, hingê divê dengê kurdan bigihîje kom û encumenên ramyarî ên bilind ên ewrûpî, ku hingê hesabê kurdan jî bihête zanînê. Lê gava em ji vê rêxistina millî bêpar bin, hingê desthilatdarên Yekîtiya Ewrûpa'yê jî guhdariya komikên bênûner nakin.

Hin hêz û derdorên klasîk ên kurdan hene, ku ta roja îro, li şûna xebatkirina profêsyonal, her tenê xwe bi shirovekirinê ve mijûl kirine. Me hêvî heye, ku îro her kes ji bo avakirina rêxistineke millî, ku daxwaza millî ya kurdan: daxwaza Azadiya Millî ku mafê her milletek e, rojek berê daxwaziyê ji Y.E.'yê bikin.

Xwuşkino birano, heyf mixabin ku Kurdistan hîna jî bindest e.

Goran Candan

 

(Rojnameya Peyam Kurd 21.03.2004)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

M.Ö 605, Karkamış Savaşı

Mısır - Asur ittifakına karşı Babil ve Med (Kürd) ittifakı Karkamış savaşında karşı karşıya geldiler.

Mısır ve Asur orduları savaşta yenildiler. Kürdlere tarihte ‘Babil’in efendileri’ de denilmektedir.

Siyaksares ve II.Nebukadnezar büyük zafer kazandılar. Nebukadnezar, Kürd Kral Siyaksares’in kızı Amytis ile evliydi.

Nebukadnezar halk arasında “Kürd” olarak bilinirdi. Osmanlı Seyyahı Evliya Çelebi, Babil Kralından söz eder ve ona “Kürd” der.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Minyatürde Nasır'ın kesilen başı imparatora sunuluyor.

 

Kürdistan’ın aristokrat ailelerinden olan Kürt Nasır (Nasir Kurdo, Narseh, Theofobos), Babek’in isyanına katılarak Hakkari ve Kandil’den isyanı örgütledi. 833’te Halifenin ordusuyla Erbil yakınlarda büyük bir savaşa girdi ve bu savaşta büyük kayıplar verdirmesine rağmen 60 bin askerini kaybederek yenildi. Nasır, yanındaki 14 bin askerle birlikte Bizans’a sığındı. Bu sırada Bizans’ın başında Frigya Hanedanı vardı ve bunlar ülke içinde Rumlara karşı, dışarıda da Araplara karşı Kürtler ve Ermeniler ile işbirliği kurmak istiyordu. Kürt Nasır başkentte karşılandı ve Patris unvanıyla Kürtlerden oluşan birliğin başına getirildi. Vaftiz olarak Thefobos adını alan Nasır, İmparator Theofilos’un kızkardeşi ile evlendi. İmparator onu Bizans’a müttefik Kürdistan Prensliği’nin başına getirmek istiyordu fakat Abbasilerin, Kürdistan’daki güçlü yapısı buna müsaade etmedi. Babek’in yenilmesi üzerine Kürdistan Prensliği de imkansız hale geldi. Nasır’ın taraftarları bu dönemde özellikle Tokat, Çorum, Ankara, Maraş, Malatya ve Adıyaman gibi bölgelere yerleştiler (Günümüzdeki Alevi Kürtler büyük oranda bu dönemden kalmışlardır. Ankara’nın Bala ilçesindeki Nasiran Kürt aşireti onun ailesidir).
Kürt Nasır, özellikle Berferat mıntıkasında Araplara yönelik birçok saldırı düzenledi. Temmuz 838’de Dazimon Muharebesi’ne (Tokat, Turhal) Bizans Ordusu’nun komutanı olarak katıldı. Ordu Türk komutasındaki Arap ordusuna yenildi. İmparatorun savaşta öldüğü söylentisi, ikonofil saray çevresinin Kürt Nasır’ı başkentte imparator olarak ilan etmesine sebep oldu. Oysa bu savaşta Kürt Nasır, Bizans İmparatoru’nu kurtarmış, yenilen orduyu Kürt birliklerinin öncülüğünde Sinop’ta toplamış ve bu birlikler onu Kürt geleneklerine göre taç takarak Bizans’ın yeni imparatoru ilan etmişlerdi. Bu dönemde Sinop bir Kürt şehridir. Bir yıl boyunca imparatorun kim olduğu tartışılsa da Kürt Nasır, İmparator Theofilos’a karşı bir harekete girişmedi. Neticede 839’da eski görevlerine geri getirilmek şartıyla imparatorla anlaştı ve 30 bin kişilik ordusu dağıtıldı. 842 yılında İmparator Theofilos, oğlu ve varisi III. Mihail'in tahta çıkmasını güvence altına almak için Kürt Nasır’ı kayınbiraderi Petronas'a infaz ettirdi. Kesilen başı hasta yatağındaki imparatora getirildi. Arkadaşları onu bir Yezdani azizi ilan ettiler ve günümüzde Hacı Bektaş Türbesi olarak bilinen yere defnederek burayı bir ziyaretgâha çevirdiler.

I.H.B.

_____
NOT: Kürd kavim boylarının ta neolitik dönemlerden beri Tokat, Çorum, Yozgat, Ankara gibi bölgelere yerleşmiş oldukları faraziyesi bilim ve arkeoloji çalışma sonuçları tarafından kabul görmektedir.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kürd atalarının Ukrayna'da kurduğu kürd devleti medeniyetin beşiği olan Yakın doğu'da hiç abartısız kürdler HER TARAFTA var.
Basra'dan tutun ta Kafkasya'ya, Kafkasya'dan tutun ta Karadeniz'in Kuzeyi Ukrayna'ya kadar. Ukrayna'dan tutun ta Şam yakınlarına kadar. Şam'dan yine ta Basra'ya kadar her taraf kürd'tür.
Çünkü Afrika'dan çıkan ilk kavimler, hem Güney Asya'ya ve hemde Avrupa'ya ilk defa Zagros dağlarından yayıldılar. Zagros dağlarına KÜRD DAĞI denmektedir: GORIONOROSUS yani Kürdistan.
Kürdçe'de en yaygın bir kürd ismi olan Goran ismi de buradan gelmektedir ve .Kürdistan demektir.

M.Ö 1000, kürdler ilk çağlarda Batı Ukrayna da Ternopil merkezli bir devlet kurdular.

Dr. Valentyn Stetsyuk’a göre kürdçe yer adlarının büyük kısmı Dinyester ırmağı ile Kemelnitsky ormanlık bölgesi arasında yer almaktadır.
Dinyester Irmağının kolları olan Djurin ve Bariş isimlerinin kürdçe olması,
yine aynı bölgede yer alan Bahlayki, Buhlay, Jvan kent isimleri ile, bir dönem bu bölgede kurulmuş Kürdistan bağımsız beyliğinin başkentinin isminin de kürdçe Ternopil olması.

Ukrayna gibi büyük bir ülkenin batı bölgelerindeki kürdçe isimler kuşağının günümüzde de devam etmesi, Kürtlerin buradaki varlığını kanıtlamaktadır.

Zaten Ukrayna isimlendirmesinin bel kemiğini oluşturan morfem ''krya' kürd demektir.

 

Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaş gündemde yoğun bir yer alırken Ukrayna'nın tarihine akademik bir bakış...
M. Ö 1000'lerde küdler ilk çağlarda Batı Ukrayna'da Ternopil merkezli bir devlet kurdular mı?
Okuma linki: Buraya TIKLA

 

 

 

 

 

Nexşeya cîwarê kurda li Ûkrayna'yê BZ 1000
Navê ûkrayniyan berê 'kriyayî' bû (Heredot dibêje)
Di peyva ûkrayna de 'krî' koka ûkrayniyan diyar dike.
Ûkraynî bermayên kurdên eşkanî (kurdên îskîtî) ne.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KÜRD TARİHİNİN AYDINLATILMASI İÇİN ÖNEMLİ SORULAR:

1

KÜRDLERE NEDEN KOLAY 2 BÜYÜK KOMPLO VE DARBE YAPILABİLDİ?
1. büyük komplo darbe küdlere Med Saray Darbesi'yle Medya'da alt kasta mensup olan Hindistan'dan Medya'ya göç etmiş PARSEKLER (dilenciler, bugünkü acemler) denilen bir zümre tarafından MÖ 4. yüzyılda yapıldı.
2. büyük komplo darbe küdlere Orta-Asya'dan gelen, işgalci türk denilen, göçek avcı, toplayıcı ve yağmacı barbar bir kavmin torunlarının devşirme artıkları tarafından 1923'te Lozan'da yapıldı.
Kürd aydınları bu sorunun cevabını verebilmelidir.

 

Soran Hamarash/ The Lost & Untold History of The Kurds

 

 

KÜRDLERİ HEP HEYECANLANDIRIP
TEKRAR AYAĞA KALDIRAN
MUHTEŞEM KÜRD TARİHİDİR

 

Soran Hamarash/ The Lost & Untold History of The Kurds

 

 


--- Toplu ve büyük bir ideolojik-politik kültürel bir heyecanın doruğu'na doğru ..

1968 dünya sosyalist gençlik hareketi, ayakları zincirli olan köle kürdleri oldukça heyecanlandırıp ayağa kaldırmıştı. Şimdi ise köle kürdleri 'kürd cevheri' heyecanlandırıp ayağa kaldırıyor.

Kürd toplumunda tam ve çok büyük bir ideolojik,-politik ve kültürel infial meydana GELECEKTİR. Bu defa kürdü hiçbir zincir ve pranga yerinde tutamayacaktır!

Ayakları zincirlenip prangalara vurulmuş kürde, '1968 kuşağı' denilen dünya sosyalist gençlik hareketi'nin özgürlük, eşitlik ve demokrasi vaatleri, inkar edilmez bir ideolojik-politik ve hatta bir dereceye kadar da kültürel büyük bir coşku vermişti. Bu büyük coşkunun kürd toplumunda yarattığı sosyal-siyasal enerjiyle geniş kürd sosyal tabakalarının arasında büyük bir uyanış ve özgürlüğe yelteniş hareketi başgöstermişti. Ama birçoğumuzun çok iyi bildiği gibi, ne yazık ki bu büyük kürd kitle potansiyeli, Xapo ve onun hareketi tarafından tam kırkbeş elli yıllık bir süreyle suyun saman altında gizlice aktığı gibi sinsice provoke edilerek, tam boşa akıtıldı.

Ama bu yeni heyecan ise dünya sosyalist gençlik hareketi'nin kürdlere dışarıdan getirdiği bir şey değil. Zaten dünya sosyalist gençlik hareketi diye bir şey de kalmadı artık dünyada. Bu bizzat kürd toplumunun içinden gelecek olan ve köle kürdleri fevkalade heyecanlandırıp coşturacak olan çok büyük bir şey olacaktır ve çok kısa bir sürede de, dünya sosyalist gençlik hareketi'nin 1960'ların sonunda kürd toplumunu etkilediğinin en azından on ve hatta elli katından daha fazla hareketlendirip, canlandırıp, şimdiki takatsiz haline çok büyük bir güç ve kuvvet verecektir.

Peki nedir o zaman bu büyük ideolojik-politik ve kültürel cevher diye adamın içinden sorası geliyor.

Bu büyük cevher dört kelimeyle ifade ediliyor: Kürdlerin Gözkamaştıran Muhteşem Tarihi. Evet yakın bir süre içinde tüm dünyanın konuşacağı ve hayret ve hayranlık karışımı büyük bir saygı ve sevgi duyacağı kürd tarihi dünyanın her tarafında duyulduğunda bilindiğinde, elbette ki o zaman köle kürdlerin yüreğine ve bilincine güçlü dalgalar şeklinde vuran sevinç ve bilinç sunamileri oluşacaktır. Kürdler dünyanın en uzun yüzyılı olan bu son yüzyıl içinde çektiği uzun acıları yüz gün bile sürmeden, tam ve eksiksiz bir özgürlük olan; bağımsız Kürd Ulus Devleti özgürlüğüne çok kısa sürede kavuşacaktır. İşte o gün artık çok yakındır.

04.01.2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SAHTE TARİH vs SAHİH TARİH

 

Kurds 23rd Century BC: Kurtî-Karda


Bu başlıbaşına büyük bir sorundur. Özellikle de tarihi karartılarak yokedilmeye çalışılmış kürdler için büyük bir sorundur. Kürdlerin tarihi hem çok eski olma bakımından ve hemde kürdlerin ülkesini işgal eden güçler tarafından kürdler inkar edilip yok edilmeye çalışıldığı için, kürd tarihinin her yönüyle araştırılıp ortaya çıkarılması güç bir iş olduğu kadar da çok önemli bir iştir. Bu kürdlerin yakın komşularının ve Kürdistan'ı sömürgeleştirmiş olan halkların ve hatta Avrupa halkının tarihinin doğru anlaşılması bakımından çok büyük bir öneme haizdir.
Bugün sadece çok büyük bir yalan olan RESMİ ARAP TARİHİNE dikkatleri çekmek istiyorum. Ve aslında arap resmi tarihi hakkında bu büyük yalanı uyduranlar da avrupalı işgalci sömürgecilerdir. Deniliyor ki araplar hem sayı rakamlarını, hem takvimi ve hatta ve hatta hemde cebir'i geometriyi falan filan hepsini icat etmiş bir kavimdir. Ama bu NASIL mümkün olmuştur kimse bu konuya girmiyor bile! Çünkü uygarlık tarihinde bu buluşlar neredeyse örneğin ateş yakmayı ekin ekmeyi, hayvan evcilleştirmeyi öğrenmek kadar önemlidir. Aslında insanlar ateş yakmayı, ekin ekmeyi, hayvan evcilleştirmeyi ilk önce öğrenmeseydi, sayı saymayı, takvimi ve cebir'i de öğrenemezlerdi. Gel gör ki bütün bu hususlar birbiriyle temel bir ilişki içindedirler. Örneğin eğer insan ilk önce ekin ekmeye, hayvan evcilleştirmeye başlamasaydı, o zaman insanın ne sayı rakamlarını öğrenmeye, ne takvime ve nede cebir'e ihtiyacı olurdu. Çünkü takvimi, ekin ekmeye çalışanlar ilk buldu. Çünkü tohumu tam ne zaman toprağa vereceği zamanı tam öğrenmesi, bilmesi lazımdı insanın. Takvimi işte bunun için bulmak zorundaydı. Hayvan evcilleştirdiğinde de, takvim bilgisini edinirken bulduğu/bildiği sayı ve rakamları daha da geliştirdi, çünkü insanlar için hayvan evcilleştirme işinde bir iktisat sahibi olma ihtiyacı doğdu. Derken matematik, ve sonra da giderek daha gelişkin ve daha karmaşık hesap bilgileri edindi insanlar. Uygarlığı böyle doğrurdu insan kendi elleri ve beyniyle ÜRETEREKTEN. Yani kısaca sayıları, takvimi, hesabı, itisadı uygarlığı ilk ÜRETEN insanlar ilk bulup geliştirdi, üretmeyenler değil.
Tarihte hangi kavimlerin üretici olduğu da tüm yönleriyle meydandadır. Şimdi hepinize soruyoruz: Arap tarihinde veya türk tarihinde, bu kavimler hiçbir üretim yapmış mıdır? Cevap: HAYIR. Niye? Çünkü ülkeleri üretim yapmaya elverişli değildi de ondan. Bu sebeple karınlarını doyurmak için, sadece toplayıcılık, avcılık ve hatta yağmacılık, talancılık işini yapıyorlardı. Günümizde bile bu işi yapıyorlar. Arapların tarihinde 'araplar buldu', 'araplar icat etti' denilen bütün uygar buluş ve eserler bu talancı kavmin tarihte din ideolojisiyle feth ettiği ülkelerde, ele geçirdiği ÜRETİCİ, UYGAR kavimleri köleleştirerek, bu ileri kavimlerin bulduğu ve geliştirdiği bütün bilgileri kendi adlarına yazmak suretiyle 'kendilerinin' yaptılar. Günümüzde hiçbir ''arap ülkesi''nde tek bir kurşun kalem gibi basit bir ürünün bile üretilmemesi bu iddianın en bariz ispatlarından biridir. Çünkü bu kavim, ne tarihte ve nede bugün ÜRETİCİ olmamıştır ve değildir. Al petrolü ellerinden, iktisadiyen üç sene kendi ayakları üzerinde duramazlar. Sayı rakamlarını, takvimi ve cebiri araplar BULMUŞMUŞ. Gel de gülme şimdi ..
Bu sahte ve yalan resmi tarihin nasıl ve niçin oluştuğuna bakmakla da, bu sahte ve yalan resmi sürecin nasıl oluşup geliştiğini görmek mümkündür. Bu sahte ve yalan resmi tarih, ırkçı avrupalı işgalci ve sömürgeciler tarafından yaratıldı. Avrupa ırkçı olduğu için kendi tarihini karartı. Kendi kitlelerine 15. yüzyıldan bu yana doğru olmayan bir tarih sundu. Bu süreçte kürd tarihini de kararttı. Bunu 17. ve 18. yüzyılda kapsamlı bir şekilde yaptı ve 19. yüzyılda ise kürdlerin ülkelerinin büyük ve zengin bütün geniş kaynaklarını sömürebilmek için, tamamen kendine bağlı dört yeni suni görevli ulus ve devlet yarattı. Kürdlerin ve ülkeleri Kürdistan'ın adını kelimenin tam anlamıyla haritalardan sildi. Avrupa, ırkçılık nedenlerden dolayı NEDEN ve NASIL kendi tarihini kararttı konusunu avrupalı bilim adamlarının nihayet buldukları ve bize yeni sundukları bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Sözü Zürih üniversitesinden Dr Eberhard Zanger'e bırakıyoruz:

 

 

 

 

DÎROKA PREHÎSTORÎK A KURD
A KEVNARE

 

 

DÎROKA KURD

 

 

 


Foundation For Kurdish Library & Museum